İnsan, binlerce yıldır bu gezegende yaşıyor. Tarihi boyunca birçok şoklar, inişler, çıkışlar, duygusal travmalar, fiziki Vandalizmler, acılar, ezilmişlikler, endişeler, korkular, hüzünler gördü.
Şiddet ve Nefret tam anlamıyla bitmese de topluluklar gerek ahlak ve hukuk, gerek idari ve toplumsal ödül ceza yönetmelikleri ve yine gerekse geliştirdiği hayat felsefeleriyle kendini daha barışçıl bir dünyaya ulaşmak için mücadele etti.
Bu yaşam tarzı günlük hayatımızı normal yaşamak, hayatı teminat altına almak için, sınırlı özgürlükler ve kurallarla dolu coğrafyaya dönüştü. Genelde toplum içinde adalet, huzur ve barışı en makul şekilde mümkün kılanlar modern ve muasır medeniyet kavramıyla isimlendirildi. Dünyada halen Asya, Afrika, Orta Amerika ve Okyanusya da can güvenliğinin sağlanamadığı bölgeler fazlasıyla mevcut.
Bu konuda Kadınların yaşam standartları, özgürlükleri ve kendini ifade edebilmeleri Erkek nüfusa göre çok daha az ve çok daha tehlikeli boyutlarda devam ediyor.
Belki de binlerce yıldır gelebildiğimiz modern toplum anlayışının pek de başarılı olamadığı gerçeğini unutmamak durumundayız.
Kriminal kayıtları incelediğinizde Irk, Cinsiyet, Millet, Ekonomi, Kültür, Eğitim, Yaş konularında yapılan araştırmalarda ve işlenen suçlarda 2021 yılı TÜİK Raporlarına göre;
Ceza infaz kurumunda bulunan kişi sayısı %8,5 azaldı Ceza infaz kurumunda 31 Aralık 2020 tarihindeki kişi sayısı, 2019 yılının aynı tarihine göre %8,5 azalarak 266 bin 831 oldu
Ceza infaz kurumunda bulunanların %96,0'ını erkekler oluşturdu Ceza infaz kurumlarının 31 Aralık 2020 tarihindeki nüfusunun %84,3'ünü hükümlüler ve %15,7'sini tutuklular oluşturdu. Bu kişilerin %96,0'ını erkekler, %4,0'ını ise kadınlar oluşturdu.
Hükümlü statüsünde girenlerin en çok işlediği suç yaralama oldu 1 Ocak-31 Aralık 2020 tarihleri arasında giren hükümlülerin %15,7'si yaralama, %15,2'si hırsızlık, %5,9'u trafik suçları, %5,3'ü İcra İflas Kanunu'na muhalefet ve %4,7'si ise uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunu işledi.
Ceza infaz kurumuna 2020 yılında 258 bin 401 hükümlü girdi Aynı yıl içinde bir veya daha fazla giriş kaydı dikkate alındığında, 1 Ocak-31 Aralık 2020 tarihleri arasında ceza infaz kurumuna 258 bin 401 hükümlü statüsünde giriş kaydı yapıldı. Yine aynı yıl içinde bir veya daha fazla çıkış kaydı dikkate alındığında, aynı tarihler arasında ceza infaz kurumlarından 361 bin 870 hükümlü statüsünde çıkış kaydı yapıldı. Giren hükümlülerin %95,9'unu, çıkan hükümlülerin ise %96,4'ünü erkekler oluşturdu.
Mesela bu istatistiği yorumlarsak giriş ve çıkış yapan insanların büyük olasılıkla ayrı ayrı insanlar olabileceği hükmüyle son 2 yılda 500.000 kişinin ceza infaz kurumlarında bir şekilde ilişkisi olduğu gerçeğiyle yüzleşmek durumundayız. Bunun da ülke nüfusuna göre her 150 kişiden 1’inin 2019 2020 yıllarında bu bedbaht durumla karşı karşıya kaldığını öngörebiliyoruz.
Hükümlü ve Tutuklu ayrımına gelince de hükümlü cezası mahkemece onanmış ve karar verilmiş olan kişiye, Tutuklu ise adli kovuşturma süreci devam ettiği halde suçun işleniş şekli, büyüklüğüne göre delil karartmalarının önüne geçmek üzere tutukluluk hallerinin ceza infaz kurumlarında devam etmesine karar verilen kişileri tanımlar.
Geleceğimiz Çocuklarımız Derken Gelin, Geleceğimizi Bir de Bu Veri Işığıyla Değerlendirelim:
Güvenlik birimlerine gelen çocukların çoğunluğunu suç mağdurları oluşturdu Güvenlik birimlerine mağdur olarak gelen 170 bin 961 çocuğun %88,1'ini suç mağduru, %11,7'sini takibi gereken olay mağduru çocuklar oluşturdu. Suç mağduru çocukların %54,0'ının erkek, %46,0'ının kız çocuğu, takibi gereken olay mağduru çocukların %57,8'inin erkek, %42,2'sinin kız çocuğu olduğu görüldü.
Suç mağduru çocuklar en çok yaralama suçundan mağdur oldu Güvenlik birimlerine suç mağduru olarak gelen 150 bin 615 çocuğun %55,3'ü yaralama, %14,5'i aile düzenine karşı suçlar, %12,2'si cinsel suçlardan mağdur oldu. Ayrıca mağdur çocukların %4,5'i tehdit, %3,0'ı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, %2,1'i ise hırsızlık suçlarından mağduriyet yaşadı.
Bu veriyi ülkemiz birkaç yıldır daha çok tartışır oldu. Ancak Cinsel İstismar Suçunun 2020 verisi o kadar hazin bir durum ki bunu yazarken gözyaşlarımı bir kız babası olarak tutmaya, öfkelenmemeye çalışıyorum ama nafile korkum ve endişemi yenemiyorum.
Türkiye’de yaklaşık 2020 yılında 18.500 çocuğumuz cinsel suçlardan mağdur olmuştur. Her gün 55-60 civarı vaka ile polis merkezlerimiz, karakollarımız bu acı tabloyla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Peki bu çocuklara ne oluyor? Bu çocukların travmalarını atlatmalarına nasıl bir program öngörüsü içinde rehabilitasyon uygulanıyor? Bu konunun bir psikolog ile odaya kapanıp travmayı anlat rahatla şeklinde seanslarla geçiştirilemeyeceği muhakkak. Peki hayata nasıl oryantasyon ile adapte ediliyorlar ben pek rastlaşmadım ancak siz okurlar belki bu konuda bilgilerinizi paylaşarak bilgi edinmemizde bizleri aydınlatabilirsiniz.
Gördüğünüz gibi suç şekilleri yetişkin ve çocuklarda orantısal olarak pek değişmiyor. “Akdeniz insanıyız sıcakkanlıyız, çabuk heyecanlanırız. Ben ciddi biriyim öfke patlamam vardır ama içim dışım birdir. Namusumuz seviyoruz dövüyoruz. Beni dinlemedi bağırdı susmadı gereğini yaptım.” Böyle idiotik bahaneleri Daha nice acı kan ve gözyaşının bezendiği insan suretlerini hüzünle seyredeceğiz bilemiyorum.
Daha 2 hafta önce ilçemizin adını haber sitelerinde kullanarak kirlettikleri hadiseyi unutmadık. Bu durumdan çok daha kirli ve vahim kadın cinayeti özellikle ıssız mahal arayan katil tarafından ilçemiz sınırlarında işlendi.
Bu insanlar kötüdür, iyidir ile ahlaki değerlendirme yapmak değil niyetim. Basit, adi veya yüz kızartıcı suçlar ile elbette planlı, örgütlü, şiddet ve terör içeren suçları bir araya koymamalıyız. Hukukun hüküm verdiği kararların istatistiki ile ilgili raporlardan bilgi verdiğim için veriler konusunda bir yanlışlık olmadığını belirtmem lazım. Bundan sonra ne yapacağız? Bunları önlemek için ne yapacağız? Bu mağdurlar için ne gibi çalışmalar yapılabilir? Hükümlünün hukuki suçu bittikten sonra entegrasyonunu nasıl sağlayacağız? Potansiyel suça yatkın kişiler hakkında nasıl bir veri toplama analizimiz var ne gibi caydırıcılıklar ile birlikte eğitim metotlarını kullanabiliriz? Ben tüm bunları herkesi düşünmeye davet ediyorum. Tüm yetkilileri ve yetkiye aday kişilerin de detaylı politikalarını oluşturarak kamuoyuyla paylaşmaları gerektiğini söylüyorum.
Ceza infaz kurumuna çocuk yaşta hükümlü olarak giren sayısı bin 283 oldu Ceza infaz kurumuna hükümlü statüsünde giriş kaydı olanlardan ceza infaz kurumuna girdiği andaki yaşa göre çocuk (12-17 yaş grubu) olanların sayısı bir önceki yıla göre %23,6 düşerek bin 283 olurken, suç işlediği andaki yaşı çocuk olanların sayısı bir önceki yıla göre %21,4 düşüşle 10 bin 234 oldu.
Suça sürüklenen çocuklar en çok yaralama olayına karıştı
Güvenlik birimine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olayların 114 bin 38'i suça sürüklenme nedeni ile gerçekleşti. Bu çocukların %31,4'üne yaralama, %30,5'ine hırsızlık, %5,0'ına uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak, %4,4'üne tehdit, %3,4'üne ise pasaport kanununa muhalefet suçları isnat edildi.
2020 yılı kayıtlarına göre çocuk mahkumlarımızın sayısının 10.234 olması da içimizi acıtan bir toplumsal gerçektir. Ancak bu işlemin bir de daha da üzücü tarafı var ki;
Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 450 bin 803 oldu.
Yani her gün 1200 civarında çocukların karıştığı bir olayla Türkiye güne uyanıyor. Bu olaylarda çocukların %37,9'unun mağdur olarak, %25,3'ünün kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiili işlediği iddiasıyla (suça sürüklenme), %18,5'inin kabahat işlediği iddiasıyla, %13,0'ının bilgisine başvurma amacıyla, %5,0'ının kayıp (hakkında kayıp müracaatı yapılıp daha sonra bulunan) olması sebebiyle, güvenlik birimlerine geldiği tespit edilmiş. Bu da demek oluyor ki her gün 500 çocuğumuz bir şekilde suça karışıyor 500 çocuğumuz ise mağdur olurken 200 çocuğumuz ise suç unsurları olaylarında bilgilerine başvurmak nedeniyle güvenlik birimlerimizle temasa geçiyor.
Türkiye’de eğitim ve öğretim hayatındaki çocuklarımızın sayısının 2020 yılı MEB verilerine göre 18 milyon 108 bin olduğu açıklandığına göre çocuklarımızın suç ve suçluya ne kadar yakın olduğunu ifade etmemiz gerekir. Okul öncesi yaş gruplarına da dahil ettiğimizde her 50 çocuğumuzdan 1 tanesi 2020 yılında suç ile ilgili bir olayda bir şekilde aktör olarak girmiş oluyor.
Yetişkinler de durum bu tablodayken geleceğimizin istatistiklerinin daha da suça meyilli olması sizler için de ürkütücü değil mi? İstatistik sadece bir veri değildir. Bu sayıları okuyup anlayarak bir anlam çıkartma bilimidir. Ülkemizin bir 10 15 sene içinde suç ile ilgili 3 kat daha fazla güvenlik olaylarının artacağının öngörüsüdür. Temennim bu tip hadiseleri önleyebilecek acil sosyal politikaların, bilinçlendirmenin, toplumsal dezenformasyona neden olan ahlak ve sevgi çöküntülerini süratle tedaviye başlamak olacaktır.
Dünya da savaş ve şiddet bitmeyecektir. Fakat iyi eğitim, sağlık, geçim, giyim, barınma hakkının vatandaşların rahatlayacağı bir sosyal devlet anlayışı çizgimizi daha da arttırmak zorundayız. Bu tip politikalar konusunda ben özellikle muhalefet partilerinin, sosyal sorumluluk şirketlerinin yetersiz ve çözümsüz kaldığını düşünüyorum. Eğer ki Gençlerimizi donanımlı hale getirecek hayal ve ufukları açamazsak hayatın şefkatli eli onlara tokat gibi çarpacak ve ilk ayağa kalktıklarında aynı güçle karşılık vermeye çalışacaklardır. İdealist bir vatansever, milletsever, doğa, canlı ve insana saygılı, hukuka adalete inançlı ve kurallara uyan, sorgulayan ve hoşgörüsünü yüksek tutan prototip vatandaş yetiştirmek istiyorsak bunun için top yekûn geleceğimiz gençlerimizle yüzleşmeliyiz. Onları eğitmeli, öğretmeli, hedefler vermeli, potansiyellerini ortaya çıkartmalı, ümit vermeli, ufuklarını genişletmeliyiz. Vizyonerlik kişinin kendi özünde ve temelinde kalıcı bir hazine değildir. Paylaştıkça büyüyen ve genişleyen nesnel gerçekliktir.
Cihan FULSER
EMCC Accredited Coach & Mentor▪️Yönetici▪️
Danışman(İş Geliştirme, Marka, Satış ve Pazarlama)▪️ Kariyer, Yönetici, Yaşam Koçu{Gisar YUHAKO}