Yeni eğitim öğretim yılının başlamasına sayılı günler kala, özel okullarda ‘erozyon’ sürüyor. Pandemide öğrencilerinin yüzde 25’ini kaybeden kurumlarda kontenjanın sadece yüzde 40’ı doldu. Ayrıca bir zamanların gözde sektörüne yatırımcıların ilgisi de eskisi gibi değil. İlk ve orta öğretimde düzenlenen yatırım teşvik belgesi sayısı 4 yılda 4’te 1 azaldı.
Yeni eğitim-öğretim yılının ilk zili 6 Eylül’de çalacak. Yüz yüze eğitim için aşı ve PCR testi zorunluluğu gibi uygulamaların tartışmaları sürerken, özel okullarda öğrenci erozyonu sürüyor. Özel okullarda doluluk oranı yüzde 40’lara kadar düştü. Bu durum yeni okul yatırımlarını da etkiledi. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yayınlanan Yatırım Teşvik Belgesi İstatistikleri’ne göre, ilköğretim ve genel ortaöğretim hizmetlerine yönelik düzenlenen belge sayısı 4 yılda 4’te 1 oranında azaldı. Düşüşte son iki yıl dikkat çekti. İlköğretim hizmetlerine yönelik düzenlenen yatırım teşvik belgesi adedi 2017’de 477 iken, 2020’de 102’ye geriledi.
Bu yılın ilk 6 ayında ise sadece 35 yatırım teşvik belgesi düzenlendi. Genel ortaöğretim hizmetlerine bakıldığında da 2017’de 247 olan yatırım teşvik belgesi adedi, 2020 yılında 97 oldu. Bu yılın ocak-haziran döneminde ise sadece 30 yatırım için teşvik belgesi başvurusu yapıldı. Edinilen bilgiye göre, Türkiye’de tüm kademelerde toplamda 14 binin üzerinde özel okul bulunuyor. Özel okullara kayıtlı öğrencilerin toplam öğrenci sayısına oranının ise yüzde 8’lerde olduğu tahmin ediliyor.
Konuyla ilgili Dünya’dan Merve Yiğitcan’a değerlendiren, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Türkiye Eğitim Meclisi Başkanı Yusuf Ekinci, pandemi döneminde Türkiye’nin okulların kapalı kalma gün sayısı itibarıyla OECD ülkeleri içerisinde dördüncü sırada yer aldığını hatırlatarak küresel salgının; öğretmenler, öğrenciler ve aileler açısından zararlarına vurgu yaptı. Ekinci, “Sağlığı bozulan öğrenciler, aile düzeni olumsuz etkilenen anne-babalar ile yoğun strese maruz kalan öğretmenler açısından okulların yüz yüze eğitime tam zamanlı başlaması zaruridir” dedi. Özel okulların teknolojik imkanları ve öğretmenlerine sağladıkları hizmet içi eğitim fırsatlarına dikkat çeken Ekinci, şöyle konuştu: “Buna rağmen, ailelerin satın alma gücündeki azalma, velinin sadece uzaktan eğitim için özel okul ücreti vermekten imtina etmesi ve kaçak eğitim icra eden işletmeler veya kişilerin yüz yüze eğitime devam etmesi gibi nedenlerle, özel okulu tercih eden aile sayısı azaldı. Devam eden öğrencilerde de kayıt iptalleri oldu. Bu durum, özel okul öğrenci sayısında yüzde 25 civarında bir düşüş getirdi. Sektördeki istihdam sayısı olumsuz etkilenirken, yeni yatırımlar da durdu.” Ekinci, özel okullardaki doluluk oranının yüzde 40 civarında olduğunun tahmin edildiğini de kaydetti. Türkiye’de derslik ihtiyacı olduğuna değinen Ekinci, bu anlamda önemli bir potansiyelin atıl beklediğine dikkat çekti.
Ekinci, okulların açık tutulması için çift doz aşılamada yüzde 80 oranına ulaşılması için önlemler alınması gerektiğini belirtti. Ekinci’nin sağlıklı bir eğitim sezonu için önerileri ise şöyle:
“AŞILAMADA YÜZDE 80’E ULAŞIMALI”
“Aşılama 12 yaşa kadar indirilmeli. Düzenli PCR testi taramaları ve daha sıkı filyasyon takibi yapılmalı. Yüz yüze eğitime verilecek aralarda, merkezden değil yerelden karar alınmalı, uzun süreli kapamalardan kaçınılmalı. Kaçak eğitim faaliyetleri hakkında caydırıcı tedbir ve cezalar getirilmeli. Devlet okulu öğretmenlerinin, kaçak eğitim faaliyetlerinde bulunmasının önüne geçilmelidir. Özel sektörde çalışan öğretmenlerin SGK ve vergi hesaplarının devlette çalışan öğretmenle denk yapılması, istihdam üzerindeki yükü hafifletecektir.”
YAYINCILAR KAPANMA NOKTASINDA
TOBB Türkiye Eğitim Meclisi Başkanı Yusuf Ekinci, pandemi döneminde özel okul yatırımcılarının yanında yayıncıların da ciddi sorunlar yaşadığını gündeme getirdi. Ekinci, yaklaşık 2,5 yıldır Talim ve Terbiye Kurulu’nun ders kitabı kabul etmediğini ve kitap incelemesi yapmadığını söylerken, “Zaten sıkıntılı durumda olan yayıncılar, tamamen işlerini kaybetme noktasına geldiler. Yayıncılık aynı zamanda semt kırtasiyeleri ve benzer esnaf için de can damarıdır. Okulların yüz yüze eğitime kapalı olduğu dönemde bu sektörler de büyük ölçüde kapanma noktasına geldiler” dedi. Ekinci, ayrıca MEB’in ders ve kaynak kitap üretiminden kesinlikle vazgeçmesi gerektiğini öne sürerken, “Kuralları koyarak sıkı bir denetimle eğitim yayıncılığı özel sektöre bırakılmalı” dedi.