TÜRKİYE'NİN MİMARİ HARİKALARI
Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı turizm platformu goturkey.com'da yer alan Türkiye'nin mimari harikaları listesinde Bursa'dan Amasya'ya İstanbul'dan Van'a Türkiye topraklarında bulunan en önemli mimari eserler listelendi.
Topkapı Sarayı
İstanbul'un tarihi yarımadasında, Fatih’te yer alan Topkapı Sarayı, Osmanlı İmparatorluğu'nun en görkemli döneminde hem idari karargah hem de imparatorluk ikametgahı olarak hizmet vermiştir. Sarayın ilk binaları, Fatih Sultan Mehmet tarafından, İstanbul'un fethinden hemen sonra, 1465-1478 yılları arasında yapılmıştır. Ünlü Ayasofya Meydanı’na açılan İmparatorluk Kapısı, Bab-I Humayun, Aya İrini Kilisesi ve çeşitli köşklerin yanı sıra en eski bina olan Çinili Köşk'ün bulunduğu ilk avluya açılmaktadır.
İshak Paşa Sarayı
İshak Paşa Sarayı, Doğubayazıt'ın 5 km doğusunda, ülkenin güney doğusunda, İpek Yolu üzerinde yer almaktadır. Bir dağın tepelerinden birine inşa edilen yapı, 18. yüzyıl Lale Devri'nin eşsiz bir örneği olarak kabul edilmektedir. Külliyenin mimari tarzı Osmanlı, İran, Ermeni ve Selçuklu geleneklerinin karışımıdır. Ön yüzler, Selçukluların sanatsal geleneğini temsil eden kesme taş ve bas kabartmalarla süslenmiştir. Özellikle Türk sanatında sembolik anlamı olan, üç boyutlu heykel olarak inşa edilen kirişlerin yapımında dekoratif bir unsur olarak ahşap kullanılmıştır. Külliye, 1784 yılında Harem bölümünün kapısındaki yazıya göre İshak Paşa tarafından tamamlanmıştır. İshak Paşa, hamam sisteminden ilham alarak bir ısıtma sistemini keşfeden ve benimseyen ilk kişidir. Bina, 19. yüzyılda savaşlar ve deprem nedeniyle ağır hasar görmüş, 1992 yılında ise Kültür Bakanlığı tarafından bir restorasyon programı başlatılmıştır. Saray 2000 yılında ise UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne kaydedilmiştir.
Kız Kulesi
Kız Kulesi – Orta Çağ Bizans döneminden beri Leander Kulesi olarak da bilinen Kız Kulesi, İstanbul Boğazı'nın güney girişinde, Üsküdar sahiline yakın küçük bir adacık üzerinde uzanan bir kuledir. Karadeniz'den gelen gemiler için bir gümrük istasyonu, antik Hrisopolis olan Üsküdar'ın önünde, küçük bir kayanın üzerine inşa edilmiştir. Adacık, kalıntıları su altında hala görülebilen bir savunma duvarı ile Asya kıyısına bağlanmıştır. 1453'te İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethi sırasında kulenin bir Bizans garnizonuna ev sahipliği yaptığı bilinmektedir. Kule, Hero ve Leander efsanesine atıfta bulunularak yanlışlıkla Leander Kulesi olarak anılır. Kule, 1509'da meydana gelen bir depremde yıkılmış ve 1721'de ise yanmıştır. Daha sonra deniz feneri olarak kullanılmıştır. Kule bir süre karantina istasyonu olarak kullanılmış ve 1832 yılında Sultan II. Mahmud tarafından restore edilmiştir. 1945'te liman otoritesi tarafından yeniden restore edilen kuledeki en son restorasyon, 1998'de James Bond filmi “The World Is Not Enough (Dünya Yetmez)” için başlamıştır. Eski Roma, Bizans ve Osmanlı başkentinin mükemmel bir manzarasına sahip olan kulenin içi, popüler bir kafe ve restorana dönüştürülmüştür. Özel tekneler ile günde birkaç kez kuleye geziler düzenlenmektedir.
Van Akdamar Kilisesi
Türkiye'nin doğusunda, Van Gölü'ndeki Akdamar Adası'nda yer alan Akdamar Kilisesi, 915 - 921 yılları arasında inşa edilmiştir. Kilise, Ermeni Kralı Gagik I Ardzruni tarafından yaptırılmış, mimarlığını Piskopos Manuel üstlenmiştir. Kırmızı renkli kesme tüf taşından inşa edilen kilise, “Hripsime Tipi” olarak adlandırılan dört loblu yonca benzeri haç planlıdır. Kilisenin dışı dini temaları temsil eden kabartmalarla süslenmiştir. Orta çağ sanatının önde gelen örnekleri arasında sayılmaktadır. İç mekan ayrıca İncil'den sahneleri tasvir eden fresklerle süslenmiştir. Kilise 2007 yılında müzeye dönüştürülmüştür. Ancak yılda bir kez dini törenler için açılmaktadır.
Küçüksu Kasrı
İstanbul Boğazı'nın Asya Yakası’nda, bugünkü Beykoz'un Küçüksü semtinde bulunan Küçüksu Kasrı'nın yapıldığı alan, ilk başta imparatorluk ailesi tarafından bahçe olarak kullanılmaktaydı. 18. yüzyılın başlarında Sultan Mahmut döneminde ilk olarak iki katlı ahşap bir saray yapılmıştır. İlk saray, Sultan III. Selim ve II. Mahmut tarafından da kullanılmış, ancak daha sonra 19. yüzyılda Abdülmecid döneminde yenisinin yapılması için ahşap köşk yıkılmıştır. Küçüksu Kasrı, ünlü Balyan ailesinden Nikoğos Balyan tarafından tasarlanmış ve inşa edilmiştir. Sultanların kır gezileri veya yakındaki ormanlık alanlara yapılan avcılık gezileri için kısa süreli konaklamalar için inşa edilmiş nispeten küçük bir kasırdır.
Ihlamur Kasrı
Günümüzde Beşiktaş’ta bulunan Ihlamur Vadisi, 18. yüzyılda İstanbul’un popüler bir piknik alanıydı. 19. yüzyılda ise Sultan Abdülmecid döneminde Balyan Ailesi tarafından yaptırılan birçok saray ve köşk ile birlikte Ihlamur Köşkü de yapılmıştır. Merasim Köşkü ve Maiyet Köşkü olarak iki yapıdan oluşan kasırların her ikisi de barok özellikler sergiler.
Aynalıkavak Kasrı
İstanbul'un Dolmabahçe, Topkapı ve Üsküdar'dan sonra dördüncü büyük sarayı olan Aynalıkavak Kasrı, Aynalıkavak Sarayı'nın kalan tek binasıdır. Haliç kıyısındaki eski tersanenin yanında yer alan saray, Tersane Sarayı olarak da bilinmekteydi. Külliyenin ilk binaları 17. yüzyılda inşa edilmiş, ancak 18. yüzyılın sonlarında birçok yeni ilave nedeniyle köşk, saray olarak anılmaya başlanmıştır. Aynalıkavak Kasrı, aslen Sultan III. Ahmet döneminden olduğu düşünülen bu yapılardan biridir. Sultan III. Selim tersaneyi büyütmek için sarayın birçok binasını yıktırmıştır. Aynı padişah, zamanının çoğunu, Klasik Osmanlı müzik eserlerinin çoğunu bestelediği Aynalıkavak Köşkü'nde geçirmiştir. Şerefine adanmış bazı beyitler, ünlü bir Osmanlı hattatı tarafından pencerelere oyularak işlenmiştir.
Rüstem Paşa Hanı
Mimar Sinan'ın, 1554 yılında Rüstem Paşa tarafından yaptırdığı, bir başka tarihi hazine olan han, 16. yüzyıl Osmanlı mimarisinin güzel bir örneğidir. İki katlı bir yapı olan hanın cephesinde dükkanlar vardır. Günümüzde kapalı olan han, 1972 yılında yenilenmiş ve bir dönem ise otel olarak kullanılmıştır.
Dolmabahçe Sarayı
İstanbul Boğazı'nın Avrupa Yakası’nda yer alan Dolmabahçe, aslında bir koydu… 17. yüzyılda Sultan I. Ahmet ve Halefi II. Osman'ın hükümdarlığı döneminde, imparatorluk bahçesini genişletmek için koy yavaş yavaş doldurulmuştur. Bu süreçten sonra Dolmabahçe, kelimenin tam anlamıyla dolu bahçe anlamına gelen 'dolmabahçe' olarak anılmaya başlanmıştır. Ayrıca 17. yüzyılda bahçenin içine Beşiktaş Sahil Sarayı olarak bilinen bir saray külliyesi yapılmıştır. Ancak 19. yüzyılda Sultan II. Abdülmecid döneminde ilk ahşap saray yıkılmış ve ana imparatorluk sarayı olma gerekçesiyle Dolmabahçe Sarayı inşa edilmiştir. Hanedanlık, uzun süredir evleri olan Fatih'teki Topkapı Sarayı'nı terk ederek buraya taşınmıştır. Dolmabahçe Sarayı, ünlü Balyan ailesinden Nikoğos ve Karabet Balyan tarafından yapılmış, İtalyan ve Fransız Rönesans sanat tarzlarını hem Barok hem de Osmanlı mimarisiyle birleştiren Neo-Osmanlı tarzının en güzel örneklerinden biridir.
Galata Kulesi
Yüksek konumu ile Beyoğlu ve Karaköy semtlerine hakim olan Galata Kulesi, İstanbul'un en bilinen görsel ikonlarından biridir.
Kulenin kesin inşa tarihi kesin olmamakla birlikte, ilk olarak Bizans İmparatoru Justinianus döneminde MS 507 civarında inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir. Kule, Cenevizliler tarafından Mesih Kulesi, Bizanslılar tarafından ise Büyük Kule olarak bilinmektedir. Cenevizliler döneminde, Galata mahallesinde Akdeniz ve Karadeniz'de bir dizi ekonomik ve ticari karakol işleten Ceneviz tüccarlarının yerleşmesiyle kule bugünkü şeklini almıştır.
Kule 1509 yılında yaşanan depremde hasar görmüş, ancak Edirne'de Sultan II. Bayezid külliyesinin yenilenmesinin mimarı olan Osmanlı Mimarı Hayreddin tarafından restore edilmiştir. Kule, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kasımpaşa Tersanesi'nde çalışmaya mahkum edilen tutukluları barındırmak için kullanılmaktaydı. 16. yüzyılın sonlarında Astrolog Takiyüddin Efendi tarafından en üstüne bir rasathane eklenmiş, ancak Sultan III. Murat'ın hükümdarlığı sırasında 1546 ve 1595'te bir kez daha hapishane haline gelmiştir.
Süleymaniye Camii
Osmanlı Dönemi’nin en önemli imparatorluk camilerinden olan Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Büyük Usta Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. İstanbul’un hem doğu hem de batı yakasına hakim bir tepe üzerine inşa edilen Süleymaniye Camii, konumunun doğası ve büyüklüğü ile heybetlidir. Cami, 2019 yılında Çamlıca Camii yapılana kadar İstanbul'un en büyük camisi olmuştur.
Sultanahmet (Mavi) Camii
Fatih’te, Sultanahmet Meydanı'nda bulunan Sultanahmet Camii veya Mavi Cami, halen kullanılmakta olan bir Osmanlı dönemi camisidir. Cami, 17. yüzyılda 1609-1616 yılları arasında Sultan I. Ahmet tarafından yaptırılmıştır. Sultanahmet Camii göz kamaştırıcı bir iç dekorasyona sahiptir. Mavi ağırlıklı ve yüksek kaliteli İznik çinileri ile öne çıkmaktadır. Alt katlar, 50'den fazla farklı lale tasarımı ve 20.000'den fazla çini ile dekore edilmiştir. Caminin bir diğer önemli özelliği de ihtişamına uygun 6 minareye sahip olmasıdır. Görkemli iç dekorasyonu ve çok sayıda minaresi caminin ihtişamına katkıda bulunmaktadır.
Mısır Çarşısı
İstanbul'un en çok ziyaret edilen ikinci çarşısı olan Mısır Çarşısı, Eminönü’nde yer almaktadır. Hatice Türban Sultan tarafından yaptırılan Yeni Cami Külliyesi'nin bir parçası olarak, 1660 yılında Mısır'ın Osmanlı vilayetinden elde edilen gelirlerle inşa edildiği için Mısır Çarşısı olarak bilinmektedir. İstanbul'un baharat konusundaki ticaret merkezi olan çarşıda; Türk lokumu ve diğer tatlılar, mücevherler, hediyelik eşyalar ve kuruyemiş satan birçok dükkan bulunmaktadır.
İstanbul Kapalıçarşı
İstanbul'un tarihi yarımadasında, Fatih’te bulunan Kapalıçarşı, dünyanın en eski kapalı çarşılarından biridir. 30.700 metrekarelik bir alanı kaplayan çarşı, 4000'den fazla mağazaya ev sahipliği yapmaktadır. Çarşı ilk olarak 15. yüzyılda Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'un fethinden sonra inşa edilmiştir. 1701 yılında ise Kanuni Sultan Süleyman tarafından genişletilerek bugünkü boyutlarına ulaşmıştır. Çarşı, yıllar içinde birçok deprem ve yangına maruz kalsa da ihtişamını ve önemini hiçbir zaman yitirmemiştir. Bugün gördüğümüz dükkanlar, son depremden sonra 1896'da yapılmıştır. Çarşı günümüzde 26.000 kişinin çalıştığı bir alışveriş merkezi olarak kullanılmaktadır. Günde 250.000 - 400.000 ziyaretçi tarafından ziyaret edilen çarşı, dünyanın en çok ziyaret edilen tarihi yerlerinden biridir.