GÖZ BOYAYANLAR
Görünüşleriyle, hile ve düzenle aldatırlar, istediklerini yapmayanları da kötülerler. Çok kurnaz ve açıkgözdürler. Emek vermedikleri şeylere kısa ve haksız yoldan sahip olmaya çalışırlar.
Dünyaya iyi bir şey vermeden yaşarlar ve bedenlerini beslemek için, kötü bir şeyi iyi diyerek yutturmaktan ve başkalarına yük olmaktan hiç çekinmezler. Gösterişli, dikkat çekici ve süslü giyinerek, makam ve mevkilerini kullanarak insanları kandırırlar.
Dünya da rahat yaşamak için alınlarını kirleterek mal, makam ararlar, Hak etmediklerini almak için helal, haram demeden el uzatırlar. Dostlukları geçicidir, dostunun başına zarar veren bir iş geldiği zaman hemen ortadan kaybolurlar.
Daha zengin bir hayat yaşamak için, dağıtmayı değil toplamayı, almayı severler, ne hatır, ne gönül bilmezler. Merhametsiz ve sevgisiz yaşadıkları için, gerçeği görmekten, doğruyu duymaktan rahatsız olurlar. Huzur ve rahat içinde yaşamayı servette ve kuvvette ararlar.
Benlik biriktirirler, insan olmanın özüne aykırı olan ahlaki problemlerden ve davranışlardan olan “göz boyama” yolu ile insanları kandırırlar. İnsan olmanın özüne aykırı olan ve kabul edilmeyen yalanları söylemekten, emanete hıyanet etmekten ve sözünde durmamaktan utanmazlar.
Sözlerinin eri değillerdir.“ kalpleri bozuk “ ve “dünya” derdiyle yaşayan bu kişiler adaletsizliğin olduğu yerde işlerine geldiği için tarafsız kalırlar. Gönül dünyaları “ben, ben” dediği ve başkalarını aldatmak için yaşadık için de, huzur ve mutluluğu bozarlar.
Yalan üzerine kurdukları dünyalarındaki duygularını boya ile kapatırlar. Aklını kullanmayan, mantık ölçüleriyle düşünmeyen, sorgulamayan ve doğruyu bulmak için araştırma yapmayanları kazanmak için, “gerçek dışı, çekici, abartılı, süslü söz ve davranışlarla aldatırlar”.
Dilinin kemiği olmayan bu karakterler, görünümlerini gizleyerek başkalarını tuzağa düşürmek için her şeyi vaat ederler. İnsanları kandırmak ve yanıltmak için de yaptıkları her şeyin iyi ve gösterişli yönlerini ikna ederek gösterirler ve yansıtırlar.
İstediklerini elde etmek için, dün karaladıklarına işlerine geldiği gün ağam, paşam derler, kula kul olurlar, hep el açarlar, el etek yalarlar. Her türlü aldatıcı ve yalan sözlerle hedefi başka yerlere odaklayarak kandırırlar ve aldatırlar.
İnsanlara ve topluma “göz boyayan” kıyafetlerle, görünümlerle hem kendilerini beğendirirler hem de onaylatırlar. Şekilden şekle girerek bulundukları makam ve mevkilerini acımasız şekilde başkalarını yoran ve üzen yollara başvurarak kullanırlar.
Etrafındakilere ummadıkları anlarda ve beklemedikleri zamanlarda yaşamlarının akışını ve şeklini değiştiren ihanetleri yaparlar. İçindeki sesleri gizleyerek dil yoluyla hoşa giden sözler söyleyerek etkileyerek zarar verirler sonra da karanlığa karışırlar.
Kendileri olmaktan vazgeçerek göze girmek, sevilmek ve iş görüşmelerinde beğenilmek için, kendilerinden taviz verirler ve yapmacık davranırlar. Çıkarları için yakın olması gerekenlere samimi davranarak istediklerini alırlar, sonra da tanımazlar.
Toplumda değer görmek için “gösteriş” tüketimini artırırlar. Yeterli gelirleri olmadıkları halde çevrelerine daha iyi durumda olduklarını göstermek için borçlanarak giyinirler, yerler, içerler ve eğlenirler. Düşük gelirli oldukları halde pahalı ve gereksiz harcama yaparlar.
Kendi düşüncelerini aşırı derecede büyütürler ve överler. Rakip olarak gördükleri işini hakkıyla ve doğru yapanları yalan ve uygunsuz sözlerle küçülterek ve değersizleştirerek anlatırlar. Bencillikleri ve cimrilikleri yüzünden yalnız kalırlar.
Katı kalplidirler, adaletli davranmazlar, menfaatleri için insana yakışmayan davranışlarla toplumu felaketten felakete sürüklemekten pişmanlık duymazlar. Yaptıkları kötü şeyleri var güçleriyle çok iyiymiş gibi ballandırarak karşısındakilere yuttururlar.
Ölümü hatırlamadıkları için, insanları hor görürler. Fırsatçı ve dönektirler, ceplerini dolduracak olan kimselerle iyi geçinirler. Ellerine geçen her fırsattan yararlanmayı çok iyi bilirler. Almayı severler ama başkalarının derdine derman olmazlar.