Ful çiçeği, mükemmel kokusu ve zarafeti ile enfes. Avrupa’da Arap Yasemini olarak da bilinen bu çiçeğin buruk ama efsanevi hikayeleri var.
Ful çiçeğinin Filipinler’deki adı “sampaguita”dır. Sampaguita’nın efsanevi hikayesini dinlersek ful çiçeğinin anlamı hakkında fikir sahibi olabiliriz.
Efsaneye göre, Lakambini ismindeki güzel prenses, babasının ölümünden sonra krallığa hükmetmeye başlar. Ancak ülke işgal altında, Lakambini’nin yönetim tecrübesi ise yetersizdir. Birden Lakan Galing isimli prens çıkagelir, prensese yardım etmeye karar verir. Prenses, Lakan Galing’e oracıkta âşık olur.
Lakambini, çevresi masmavi uçsuz bucaksız denizlerle kaplı bir adacıkta prens Lakan Galing’e sarılır; şöyle der: “Sumpa Kita…” Bu sözcükler, İspanyolca’da “söz veriyorum” anlamına geliyor. Böylece evliliklerinin sözü de verilmiş olur.
Kısa bir süre sonra Galing, Lakambini’yi geride bırakarak işgal altındaki ülkeyi kurtarmak için yola çıkar. Prenses her gün adacıktaki kalenin tepesine çıkar ve Galing’in yollarını gözler. Bir gün, bir hafta… Gelmez. Lakambini kederden hayatını kaybeder. Galing’le evlilik için sözleştikleri yere defnedilir.
Kısa bir süre sonra, prensesin yattığı topraktan bir sürgün filiz verir. Krallığın insanları bu bembeyaz çiçekli, mis kokulu filize “sampaguita” adını takar… O gün bu gündür ful çiçeği aşağıdakileri sembolize eder:
Adanmışlık
Sevda… Kara sevda
Saflık
İlahi umutlar…
Bu bitkiyi teneke içinde yetiştiren yaşlı bir adam, tam çiçeği koklamak için eğildiğimde seslendi:
- sakın koklama...
+ niye?
- koklarsan ölür.
Ful yetiştirenler, kara sevda çeker. Yanı başındaki mis kokulu çiçeği koklayamaz, koklarsa öleceğinden korkar.
Ful Çiçeği ve Özellikleri
Ful çiçeği, Zeytingiller familyasındaki Yasemin cinsi çiçeklerin bir alt türüdür. Eski Çin kayıtlarına göre, Güneydoğu Asya’da ortaya çıkmış, insan eli ile Arabistan ve İran’a taşınarak buralardaki bahçelerde yetiştirilmeye başlamıştır. Buradan da zambak türü bir süs bitkisi diye adlandırılarak Türkiye ve Avrupa’ya gitmiştir.
Ful çiçeğinin aşağıdaki özellikleri ilginizi çekebilir:
-
En temel özelliği, çok hoş bir kokusunun olmasıdır. Esansı birçok parfümde kullanılmaktadır.
-
Ful çiçeği kurusu, Çinliler tarafından yasemin çayına koku vermek için kullanılmaktadır.
-
Adı bize Arapçadan geçmiştir. Avrupa’da “Arap Yasemini” olarak bilinir.
-
Endonezya’nın üç ulusal çiçeğinden biridir. (Endonezya’daki adı, “melati putih”tir)
-
Yazın çiçek açar. Sıcak iklimlerde neredeyse dört mevsim çiçek açabilir.
-
Yemyeşil çanak yaprakları, beyaz çiçeği vardır. Süre geçtikçe pembe renk almaya başlar.
-
Ful çiçeğini veren ağaççık, yarım metre – 3metre arasında uzayabilir.
-
Nemli tropikal iklimi sever. Orta Asya’nın kurak ikliminde kendiliğinden yaşayamaz.
Ful Çiçeğinin Kullanım Alanları
Ful çiçeğinin kullanım alanı gerçekten geniş. Örneğin asırlardır sağlık alanındaki faydaları ile biliniyor. Eski Yunan ve Mısır medeniyetleri, ful çiçeğini uyarıcı ve afrodizyak etkisi nedeni ile aromaterapi alanında kullanırmış. Hintliler ise yavaş iyileşen yaralar için kullanır. Çinliler çaylarına hoş bir aroma katsın diye ful çiçeği özü koyar.
Ful çiçeğinin birçok çeşidi var. Ancak hepsi de aynı Yasemin’in kelime anlamında olduğu gibi; Tanrı’nın birer lütfu.
FULSER NE DEMEKTİR. BENİM İÇİN ANLAMI NEDİR?
Rahmetli Dedem Demiryolları Makinisti Şeref Bey bu ülkenin yetiştirdiği ve her ferdinin emeği ve payı olan yetim bir insan olarak yaşamına başlamıştır. Henüz çocukken Analığı tarafından istenmeyince amcası tarafından yatılı okula bırakılmış ve bir daha da aranıp sorulmamıştır.
Kendisi yılmamış, bu milletin bir vatan efradı olarak devletin imkanları ile gençlik çağlarına gelmiş, okumuş ve memlekete faydalı olmak için Demiryollarında Makinist olarak vefatına kadar görev yapmıştır.
Giresun Görele’den çıkan yolculuğu ve görevi sırasında Mersin Mut Yörüklerinden Cemile Hanım ile evlenmiş ve en büyük çocuğu babam İsmail Fulser dünyaya gelmiştir.
Sırayla İstanbul, Erzincan, Mersin, Sivas ve İzmir merkezli olmak üzere demiryollarının her güzergahında yolcuları sevenleri ile kavuşturmuş, yükleri zamanında ulaştırmaya gayret etmiştir. Kışın çok çetin geçtiği demiryolları güzergahında son dağıtım zamanı gelmiş, Biraz sıcak bir yer olsun diyerek İzmir’e tayin olmuştur.
İzmir Karşıyakalı olmamın temeli baba tarafında böyle başlamaktadır.
Öksüz insan da olsanız Köklerinizin geleceğe uzanacağı fırsat olan Soyadı Kanunu çıktığında Nüfus Memuruna en sevdiği çiçek olan “Ful” istiyorum demiş.
Ful Soyadını O yakın bölgede yeni verildiğinin hatırlatılması nedeniyle düşünmüş ve son sözünü söylemiş.
-
Pekâlâ, O zaman Ful çiçeğinin doğada bezenişi manasında “FULSER” olsun.
Dedem ne sevdiği çiçekten vazgeçmiş ne de geçmişinin verdiği acılardan sonra çiçeğin anlamından uzaklaşmak istemiş. 7 hayırlı evlat dünyaya getirmişler 4 kızlarını da okutarak tüm ailenin fertleri çalışarak hayata hazırlamaya ahdetmiş. Ömrü vefa etmemiş 57 yaşında çocuklarının mürüvvetlerini göremeden bu dünyadan terk-i diyar eylemiş. Görevi babama bırakmış ama nihayetinde Evlatlarından 5’i de memur olmuş. Bu dünyaya 1 bürokrat(babam), 3 öğretmen (2 halam, 1 amca), 1 asker kazandırmışlar el birliğiyle.
Dedemizi göremesek de rahmetli babaannemden anılarını dinledik ve derleyerek size ulaştırdım.
O gün bu gündür Türkiye’de ve dahi Dünyada tek soyadına kavuşmuş olduk.
Babam İsmail FULSER ’in vasiyeti her ne şartla olursa olsun doğrudan, adaletten ve haktan ayrılmayın. Haksız güçlü de olsa hatasını anlatın. Bu müstesna ve yegâne isme halel getirmeyin” demiş olması münasebetiyle biz de böyle yaşamaya devam ediyoruz.
Dünyayı iyileştirebilir, güzelleştirebilir fırsatları yakalıyor, Yaşanabilir ve Sürdürülebilir dünya için babamın bıraktığı yerden hareketle haklının, ihtiyaç sahibi insanların, sesi çıkamayacak hayvanların, dili olmayan doğanın, dertli olanların, hukukun uygulanması için mazlumların, toplumdaki eşitsizliklerin, Kadın Haklarının ve Farkındalığın, Çeşitliliğin yanında duruyorum.
Adalet, şevk ve gönüllülük göreviyle hep birlikte yaşamak ve yaşatmak için yardım projelerinde yer alıyor, çalışıyorum.