DOKTOR YERİNE AKTARA GİDENLER İÇİN HAYATİ UYARI
Aktarlardan alınarak kontrolsüzce temin edilen bitkisel ürünler, kronik böbrek yetmezliğinden, kansere kadar pek çok tehlike saçıyor. "Dünya nüfusunun neredeyse yüzde 75'i, bitkisel ürünlere 'ilaç niyetine' başvurabiliyor" diyen Türk Böbrek Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever, “Bitkisel ilaç başka bir şey, bitkilerin ilaç niyetine kullanılması başka bir şey. Aktarlarda satılan içeriği bilinmeyen rastgele ürünler, başta böbrekler olmak üzere hayatı tehdit eden sonuçlara yol açabiliyor. Ağrı kesici niyetine kullanılan çınar yaprağı, veya söğüt ağacı yaprağı ya da kabuğundan yapılan çaylar bunlardan en sık kullanılan ve en toksik olanları. Akut böbrek yetmezliği ile yatırdığımız hastalarımız oldu" dedi. Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Gülistan Bahat Öztürk ise özellikle 70 yaş üstü yaşlı nüfusun kronik hastalıkları nedeniyle bitkisel ürünlere ilgi gösterdiğini söyleyerek, “Aktarlar eczanelerden daha güvenli yerler değil. Geriatrik hastaların kullandığı ilaçlarla bitkisel ürünlerin etkileşimi, çok daha riskli olabiliyor" diye konuştu. TBV Vakfı Başkanı Timur Erk de aktarlarda satılan ürünlerin son kullanma tarihinden saklanma koşullarına dek pek çok risk içerebileceğine işaret etti.
“BİTKİLERİN GÜVENLİ BİR İLAÇ OLMASI YILLAR SÜRÜYOR"
İçeriği bilinmeyen rastgele otların, çöplerin, kabukların kaynatılıp hastalığı tedavi niyetine kullanılmasının çok riskli olduğuna değinen Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever, “Bunlar doğaldır, yan etkisi yoktur şeklindeki önyargı geçersiz. Pek çok ilaç bitkilerden elde ediliyor. Ama bu ilaçlar için bitkiler önce saflaştırılıyor, toksisite çalışmaları yapılıyor, kimyasal içerikleri saptanıyor, dozları standardize ediliyor, hayvan çalışmaları yapılıyor vs, kısaca çok uzun bir süreçten geçiyor" dedi.
“BÖBREK EN RİSK ALTINDAKİ ORGAN"
Vücudumuzdaki zehirleri “süzme" görevinin iki organda olduğuna işaret eden Prof. Dr. Sever, “Bu organlar toksik maddeleri detoksifiye ediyor, yani zehirsiz hale getirip vücut dışına atıyor. Bunlardan biri karaciğer, diğeri böbrek. İskelet kasına bir dakikada 4 mililitre kan giderken beyne 50 mililitre, karaciğere 95 mililitre, böbreğe ise tam 360 mililitre kan gidiyor. Yani kalbin atımının büyük bir bölümünü böbrekler alıyor. Bu da çok fazla kan almak, çok fazla toksinle karşılaşmak demek. Bu nedenle böbreklerin riski çok çok daha yüksek. O nedenle komşular tarif etti, tavsiye verdi diye ne olduğu bilinmeyen yaprakların vs kaynatılıp ilaç niyetine içilmesi hiç masum değil. bu şekilde çok hasta yatırıyoruz akut böbrek yetersizlikleri saptadığımız" diye konuştu
Halk arasında ağrı gidermek için sıkça başvurulan yaprak türlerinin başında çınar ya da söğüt yaprağı geliyor. Prof. Dr. Sever, direkt ağaçtan toplayıp kaynatarak içildiğine de şahit olduklarını anlatarak bunun tehlikelerine ise şöyle değinerek sözlerini noktaladı: “Bunları aktarlardan da almadan bahçeden toplayıp kaynatıp ekstraktını, suyunu içiyorlar. Sürekli olarak içen bir grup var. Biz çınar yaprağına bağlı akut böbrek yetersizliği ile hastalar yatırdık geçtiğimiz yıllarda. Söğüt ağacının yaprakları ve kabukları da çok toksik. Aspirinin temel maddesine çok benzeyen bir madde var içinde salisilik asit. Ama böbrekte büyük hasar yaratıyor. Bana bir nefrolog olarak ‘Aktardan şu otu aldım, acaba zararı dokunur mu?’ dediklerinde ‘Bilmem’ diyorum. Çünkü bunun yanıtını vermek o kadar kolay değil. O yaprağın vs içindeki bütün kimyasalları incelemiş olmak, bilmek ve bunların her birinin böbreklerde zararlı olup olmayacağını saptamak lazım ki bu da kolay değil."