ÇANAKKALE SAVAŞI
Şehit son nefesini vermeden söylemiş
Eli kınalı benim yarım, sevgilim bekler beni,
Karnında bebem…
Anam yaşlı, gözleri daha da yaşlı,
Dudakları duada, gönlü yaslı…
Babamı bilmem,
Tıpkı çocuğumun beni bilmeyeceği gibi…
Yemene gitmiş, dönmemiş
Ömrü orada bitmiş…
Birin bini, açın toku, her türlü yokluğun, her türlü varlığı yendiği, binlerce bombanın taşı, toprağı yaktığı. Her yeri et ve kemik yığını haline getirdiği, siperleri kana gölün döndürdüğü. Ölüm kusan silahların, her karış toprağına binlerce mermi kovanını, şarapneli, binlerce kafayı, kolu, bacağı düşürdüğü. Ezanın susmaması, Türk’ün bayrağının dalgalanması için yüz binlerce genin düğüne gider gibi ölüme gittiği ama yavuklusuna, bebeğine, anasına ve köyüne dönemediği savaş.
Çanakkale savaşı “hali kurtaran, maziye yiğitliği ve ululuğu iade eden savaştır.”
Çanakkale savaşı, ölümden korkmayan, kolu kanadı kırık vaziyette savaşa giren bir Mehmet, şehit olsa da bin Mehmet’in doğduğu savaştır. Türkler, “ çiçeklerini (yani geleceği olan gençlini ve geleceğini)” elinden alan “ insana 109 sene sonra bile son damla kanını vererek savaşanların ruhunu, o günlerde savaşan Mehmetçiklerin, ailelerinin duygularını yaşatan” savaştır.
Türk milleti, yiğitliklerini, yürekliliklerini aşırı büyüterek süslü bir tarihle övünmek yerine, yaşanmış tarihin gerçeklerinin gizli olduğu belge ve tanıkların söylemlerine eğilerek, Çanakkale savaşları tarihini, Çanakkale Zaferini kazandıran ruh, irade, inanç ve azmi bilimsel ve tarafsız bir bakışla gözler önüne serenlerden öğrenmelidir.
Osmanlı devleti; emperyalistler tarafından paylaşılmak istenen yer altı ve yer üstü zenginliklerin önemli bir bölümüne sahip coğrafyanın üzerinde oturuyordu. Hastaydı, Balkan harbinin açtığı yaralar, hastayı daha da ağırlaştırmıştı. Üretemiyordu, topraklarını ve halkını yönetemiyor, refah ve mutluluk veremiyordu. Ayrıca; hala dinsel düşünme dönemindeydi, Avrupa’yı Avrupa yapan bilimsel ve akılcı düşünce sistemine geçememiş ve bunun tabii sonucu olarak, Sanayi Devrimi’ni yaşayamamış ve kaçırmıştı.
Çanakkale savaşı, Türk cephesinde Çanakkale'ye gönüllü olarak giden dönemin en eğitimli, en donanımlı çocuk yaştaki kahramanları, şehit olma hayaliyle cepheden yazdıkları mektuplarında analarına “Ey ana! Ağlama!” diye sesleniyorlardı. Vatan sağ olsun, siz sağ olun, çocuklarım size emanet, “Ruhuma bir mevlit okutmak vicdanınıza kalmıştır. Kendim için başka bir şey istemiyorum. Şehitlik bana yeter” diyenlerin savaşıydı.
Emperyalistler Avustralya'dan, Yeni Zelanda’dan, Hindistan’dan, Senegal’den ve dünyadaki diğer sömürgelerinden topladıkları “kiminle, niçin ve nerede” savaştıklarını dahi bilmeyen, künyelerini haçın üzerine yazan, çoğu Müslüman olan askerlerle, çağın en üstün teknolojileriyle donatılmış donanmalarıyla Çanakkale’ye saldırdılar.
Emperyalistler, dünyanın en önemli Jeopolitik ve jeo-stratejik öneme sahip olan Çanakkale ve İstanbul Boğazları üzerinde hâkimiyet kurmaktı. Akdeniz ve Karadeniz arasında, diğer taraftan da Avrupa ile Asya arasında stratejik öneme sahip birer stratejik su geçidini istedikleri gibi kullanmak ve kutsal değerlerimizi yok etmek için Haçlı zihniyetiyle, kinleriyle savaştılar.
Çanakkale savaşı, denizaşırı sömürge imparatorlukları kurmuş ve en son teknolojik silahlara ve dev gibi büyük donanmalara sahip devletlerin de yenilebileceğinin görüldüğü ve yıllar yılı esaret altında yaşamış milletler için istiklâl meşalelerinin tutuşturulduğu yerdir. Çanakkale, sadece cephedekilerin değil, geride kalanların da savaştığı bir kahramanlık destanıdır.
Çanakkale savaşı, 7 ay 24 gün (toplam 240 gün) sürmüş ve sonunda toplam insan kaybımızın 213.882 ana kuzusu olduğu savaştır. Türk milletini Tarihten silmek için sömürgelerinden topladıkları askerlerle Çanakkale'de savaşan emperyalistlerin toplam kaybı ise 250.000’ bindir. Çanakkale savaşı milyonlarca eve ateş düşüren bir savaştır.
Çanakkale savaşlarında her haneden bir kişi cepheye gitmiş, millet cephedeki evladı için seferber olmuştur. Köyler boşalmış, tarlaları sürecek, tohum atacak genç kalmamıştır. Birçok evde ise analar öksüz evlatları ile yalnız kalmıştır. Okulların büyük kısmında öğretmen ve öğrenci yokluğundan eğitime ara verilmiş, boşalan çoğu okul binası ise cepheden gelen yaralılar için hastaneye dönüştürülmüştür.
Çanakkale savaşları, can çekişen Osmanlı devletini sömürgecilerin işgaline karşı son bir çırpınış, şahlanış ve direniş destanı yazarak Türklerin millî hafızasında ve dünya tarihinde yerini almasını sağlayan savaştır. Çanakkale savaşları, Türk milletinin yokluklar içinde TÜRK’ü insan yerine koymayanlara ders verdiği, dünyada eşine rastlanmayan bir zaferin kazanıldığı savaştır.
Dünya tarihinin önemli bir dönüm noktasını teşkil eden, uluslararası güç dengelerini tamamen değiştiren, Türk Milletinin tarihin akışı üzerinde belirleyici bir rol oynamasını sağlayan, İstiklal Savaşı destanının önsözünü teşkil eden ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü Türk ve dünya tarihine kazandıran bir kahramanlık ve fedakârlık mücadelesidir.
Çanakkale savaşı, Batı ülkelerinin beklentilerini kursaklarında koyan, emperyalist emellerini tersine gelişmelerle sonuçlandıran savaştır. Çarlık Rusya’sın da çöküşü hızlandıran, İngiltere'de yönetimin değişmesine sebep olan, Türk tarihine büyük bir destan olarak yazılan ve Anadolu topraklarının ve Boğazların Türk milletinin hâkimiyetinde kalmasını sağlayan savaştır.
Çanakkale savaşı, denizaşırı sömürge imparatorlukları kurmuş, en son teknolojik silahlara ve devasa donanmalara, ilk defa bu savaşta kullanılan uçaklara sahip devletlerin de yenilebileceğini tüm dünyaya gösterdiği gibi asırlarca esaret altında yaşamış milletler için istiklâl meşalesinin tutuşturulduğu savaştır.
Çanakkale, sadece cephe hattındakilerin değil, cephe gerisinde kalanların da savaştığı bir kahramanlık destanıdır. Bu yönüyle değerlendirildiğinde bir topyekûn harp özelliğini gösterir. Çanakkale'de savaşan o kahramanların tek amacı vardı: Vatanın aziz topraklarını elinden almaya gelen sömürgeci düşmanlarını durdurduğu ve geldikleri yere geri gönderdiği savaştır.
Gazi Mustafa Kemal, bizzat şahit olduğu ve Çanakkale savaşını kazandıran "Bomba Sırtı" denilen yerde savaşan “Mehmetçiğin ruh ve karakterini” anlatırken hem Türk Milletinin Vatanseverliği ile gurur duyuyor, hem de bir neslin göz göre göre nasıl yok edildiğini içi kan ağlayarak anlatıyor.
Bomba sırtında karşılıklı siperler arasında mesafe 8 metre...
Yani ölüm muhakkak...
Birinci siperdekiler, kurtulmadan topluca dünyalarını değiştiriyor, ikinci siperdekiler onların yerine gidiyor.
Fakat ne kadar takdir edilse az olan soğukkanlılıkla ve Allah’ güvenerek biliyor musunuz?
Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir umutsuzluk bile göstermiyor.
Sarsılmak yok.
Okuma bilenler, ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar, bilmeyenler Kelime-i Şehadet çekerek yürüyorlar.
Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın bile hayretle tebrik ettiği binlerce kahramanlıklardan bir misaldir.
Emin olmalısınız ki, Çanakkale Savaşı'nı kazandıran bu yüksek ruhtur diyor Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
Çanakkale Zaferi’ni anlamak, geçmişten dersler çıkarmak, hafızamızdaki bilgileri tazelemek ve bu deniz zaferinin sonunda mazlum milletlerin emperyalizme karşı kazandıkları ilk zafer olduğu unutulmamalıdır. Bu zafer sonrasında şahlanan bağımsızlık fikrimizin ve İstiklâl Harbimizin başlangıcının ışıklarını yakan “Çanakkale Geçilmez!” sözünü, insanlık tarihine altın harflerle yazdıran kahramanlarımızı anma her TÜRK için vazife olmalıdır.
Bugün bizler, bütün anaların acısının sonsuza kadar sürdüğünü, bütün anaların gözyaşının aynı olduğunu, akan tuzlu gözyaşlarının yüreklerini, gözlerini ve parçalanmış bedenlerini yaktığını, çektikleri acılarla hep bir olduğumuzu düşünüyoruz. 109 sene sonra Türkiye Cumhuriyeti olarak, devletiyle ve milletiyle birlikte bu kez eski düşmanların torunlarına, hoş geldin diyoruz, ağırlıyoruz.
Çanakkale’de Türk milleti, devletinin yaşaması için yaşamaktan vazgeçen, ölüme sevdalı yiğitlerinin kahramanlıklarıyla, “çeliğe karşı eti ve kemiğiyle “ savunma tarihinde, unutulmayan örnekle düşmana geçit vermedi.
“Ölmek var dönmek yok” diyen, gerçek bir deha olan Mustafa Kemal ve silah arkadaşları üstün başarılarıyla kan gölüne dönen yurdumuzu son nefeslerini verene kadar korumak için savaştılar. Ve nihayetinde Haçlı zihniyetini boğazın derin sularına gömen bir destanı kanları ile tarihe, satır satır yazdılar”.
ÇANAKKALE ZAFERİNİN 109. YILDÖNÜMÜ KUTLU, AZİZ SEHİTLERİMİZİN RUHLARI ŞAD OLSUN.