ÇADIRDA SINAVA HAZIRLANDI, TÜRKİYE 18'İNCİSİ OLDU
Hatay'ın İskenderun ilçesinde evleri depremde ağır hasar aldıktan sonra ailesi ile çadır ve konteyner kentte kalıp, burada Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na (YKS) hazırlanan Yusuf Yıldız (18), Temel Yeterlilik Testi'nde (TYT) ek puanla Türkiye 18'incisi oldu. Alan Yeterlilik Testi'nde (AYT) sayısalda da 528 puan alan Yıldız, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde eğitim almak istediğini söyledi.
İlçeye bağlı Esentepe Mahallesi'nde 6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli depremlerde evleri ağır gören 7 çocuklu Yıldız ailesi, çadırda yaşamaya başladı. Kamyon şoförü Mehmet (53) ve ev kadını Sabiha Yıldız (53) çiftinin, doktor olma hayali kuran Paşa Karaca Anadolu İmam Hatip Lisesi Fen ve Sosyal Bilimler Proje Okulu öğrencisi, en küçük çocukları Yusuf Yıldız, yüz yüze eğitimin aksaması nedeniyle okuluna gidemedi. YKS'ye hazırlanan Yıldız, veda ettikleri evlerinden getirdiği kitaplarıyla çadırda zor şartlar altında ders çalışmaya devam etti. Daha sonra ailesiyle birlikte konteyner kente yerleşen Yıldız, bir dershaneden aldığı destekle hazırlıklarını sürdürdü. Yıldız, 17 Haziran'da girdiği TYT'de ek puanla Türkiye 18'incisi oldu. AYT'de ise sayısalda 528 puan alan Yıldız, büyük mutluluk yaşadı.
UMUDUMU YİTİRMEK ÜZEREYDİM'
İlk tercihinin Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi olduğunu söyleyen Yusuf Yıldız, günde 6-7 saat ders çalışarak sınavlara hazırlandığını söyledi. Yıldız, "Tek bir çadırda 7 kardeş ve akrabalarla kaldık. Çocukluğumdan beri hayalim Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'ydi. Depremden sonra açıkçası az da olsa umudumu yitirmek üzereydim ama umutlar hiçbir zaman yitirilmemeliymiş. Bir hayalim vardı ve ona ulaşmak için önümde 6 ay vardı. Bunun için derslerime odaklanarak çalışma çabası içine girdim" dedi.
'ÇALIŞMAKTAN BAŞKA ÇAREMİZ OLMUYORDU'
Deprem anının aklından hiç çıkmadığını anlatan Yıldız, "Yarattığı psikolojiyi unutmak için kendimi derse verdim. Her zaman ders çalışarak deprem psikolojisini hafifletmeye çalıştım. Aslında bilinçaltımızda hep bu vardı. Her soru çözdüğümüzde, kaybettiğimiz arkadaşlarımız hep aklımızın bir köşesindeydi. Ama işte sonuçta bir sınav var ve çalışmak zorundasınız. Bu psikoloji ile olunca da kendimiz için çalışmaktan başka bir şansımız olmuyordu. Deprem zamanı imkanlar kısıtlandı. Normal hayattakinden çok daha az imkanlara sahip olduk. Belli bir dönem okulumuz kapandı, evlere giremedik, dershaneler kapandı. Bu zorlu süreçte de çok büyük çabalar sarf etmek zorunda kaldık. Depremzede olmayan rakiplerimize göre şansımız daha da azdı. Tek bir çadırda 7 kardeş ve akrabalarla kaldık. İlk zamanlarda çadır sıkıntısı olduğu için hepimiz tek bir çadırda kalmak zorunda kaldık. Ama ona rağmen evden kitaplarımı getirmiştim. Çadırda belli bir köşede boynumuz ağrısa da masamız olmasa da bir şekilde çalıştık. Elimden geldiğince kaynak kitaplardan altlarını çizerek ders çalıştım. Sonrasında konteyner kent kurulunca da konteynerde kalmaya devam ettik" diye konuştu.