Ramazan Ayının son gününü de idrak ettikten sonra Bayramı müjdeleyen güzel bir güne uyandık. Bayramlar bir toplumun bir arada olmasına, dirlik, birlik ve dayanışmasına renk katan en önemli dini ve kültürel harçlardır.
Oruçlarını tutabilenlerin iç disiplini ile birlikte ruhani dinginliği ile ibadetlerini yapması ne kadar güzel bir histir. Sağlıklarını el vermeyenlerin ve çocukların da bu günleri saygı, hürmet ile aynı duygularla karşıladığı ortak mutluluk değerlerimizin en güzellerindendir. Hoşgörünün tavan yaptığı insanların birbirine yardımlaşma ve dayanışma adına dini vecibelerini yerine getirmek için yarıştığı sosyal ve bolluk aylarıdır.
Gözlerinde yaş olanların dindirildiği, dertlilere derman olunmak için yardım eli uzatıldığı, üzüntülerin hafifletildiği, işsizlerin, evsizlerin, yersizlerin, yurtsuzların, müşkülat ve fakr-u zaruret içinde bulunanların insani yaşam ve ahlaki ve fikri medeniyet standartlarına yaklaştırıldığı bir sosyo ekonomik kültürel ve tinsel günlerimizi paylaştık ve vicdani olarak rahat ettik.
Arife gününde mezar-ı şeriflerdeki büyüklerimizi, atalarımızı, sevdiklerimizi ziyaret ederek, hürmetlerimizi gösterdik. Onlara Yasinler ve dualar okuyarak Yaradan’a Şükürlerimizi sunduk. Vefat edenler için aflar diledik Ruhlarını huzura kavuşturmak için mermer taşları yıkadık.
Evlerde hummalı telaşları 1 hafta öncesinden başladık. Evlerde bayram hazırlıkları yaptık. Yemekler, temizlikler, onarımlarda bulunduk. Evlerimizi güzelleştirdik. Yeni sofra takımları ya da gücü yetenin en azından bardak vb. ürünlerle puslanmış eski eşyalarımızı mobilyalarımızı ihtiyaç sahiplerine veya geri dönüşümlere gönderdik.
Zekât, Fitreler bilinen mahallelerdeki gelir seviyesi düşük ihtiyaç sahiplerine yönlendirildi. Zekât verirken hakkaniyetli davrandık hatta BES, OKS gibi emeklilik birikimlerimizi de hesaba dahil ederek Zekatlarımızı hesapladık. Hali vakti iyi durumda olan oruç tutamayanlar Oruç Fidyelerini verdiler. Hem Mahallemizde ve çevremizdeki sıkıntılı insanların yüzlerini güldürdük hem de Sosyal Hizmet veren Devlet onaylı ve destekli derneklere bağışlarda bulunarak Ülkemizin gelişimine, eşitlik ve adalet prensiplerinin düzelmesine katkıda bulunduk.
Çocuklarımızı alıp en güzel bayramlık giysileri giydirdik. Mendillerini unutmadık. Sokağımızdaki yaşlıların evlerini temizlemelerine yardımcı olduk, çevremizdeki zor durumda bakılan çocukların yüzleri gülsün diye tepeden tırnağa yepyeni elbiseler ve ayakkabılarla giydirerek herkesin mutlu olacağı bayram gününe eriştik.
Daha önceden bazı anlaşmazlıklar yaşadığımız, karşılıklı üzüldüğümüz insanları genç yaşlı, erkek kadın, büyük küçük demeden bizler bulduk ve ölümlü dünyada kimsenin kalpleri kırık kalmasın diyerek barıştık, helalleştik ve kucaklaştık.
Şimdi evimizde tatlılar, yemekler mis gibi tertemiz evler, kapı önlerimiz, tertemiz sokak hayvanlarımız ile misafirlerimizi dostlarımızı akrabalarımızı beklemeye başladık. Genç çiftler hemen sokaklara dökülerek mümkünse en doğru güzergahlardan sırayla tüm aile büyüklerini ziyaret etmeye başladılar bile. Çocuklarımızın ısrarına dayanamayarak arkadaşlarıyla birlikte olmalarına müsaade ettik şimdi ordu gibi toplu halde çocuklar evlere gidip şeker, ikram ve hediyelerini almaya başladılar. Biz de Kolonya ve ikram stoku yaptığımız halde çocukları memnun edebilmek için bahşişleri hazırladık. Gençler utanmasın diye mendillerin içinde bahşişleri onları hazır bekliyorlar.
Hatta televizyonu açmayıp eski radyolarımızı bularak mümkünse Mustafa Kandıralı ve arkadaşlarından Bayram günü ezgilerini dinleyerek neşeyle beklemeye başladık.
Birden zil çaldı ve kapıya koştum:
- Ooo! efendim kimler gelmiş. Çıkar canım ayakkabılarını şuraya, Hoş geldiniz canlarım, Hanım bak kimler gelmişşşş!….
Diyerek uyandım…
Maalesef artık bu güzel günler, geleneklerimiz göreneklerimiz anılar dimağımızda hezeyanlar içinde kaldı çünkü.
İtiraz edebilirsiniz ki bizler böyle şeyleri devam ediyor ve yapıyoruz. Peki öyle mi birlikte değerlendirelim. En son akraba mezar ziyaretini ne zaman yaptık? Yardımları insanları mutlu etmek için mi yapıyoruz yoksa dini vecibeleri yerine getirmek için bir gerekenler listesi maddesi olarak mı görüyoruz? Peki zekât, fitre vb. yardımları yaparken hesaplarımızda faturasız aldığımız malzemelerin vergilerini, asgariden maaş alır gösterdiğimiz çalışanların kayıp sgk primlerini, makbuz kesmeden yaptığımız ustalık işlerini, sigortasız çalıştırdığımız ev hizmetlilerini ve birçok yıl içinde bilerek veya bilmeyerek yaptığımız yanlış hatalı ve kötü şeyleri düzeltmeyi düşünüyor muyuz?
Hadi bu maddi hayat konusunu yanlış yapanlar ile baş başa bırakalım peki büyüklerimizi ziyaret ediyor muyuz? Bayramları tatil ve dinlenme anı olarak görüp yoksa güneye mi gidiyoruz? Mahallemizdeki çocuk, yaşlı, sokak hayvanları için neler yapıyoruz? Kendi hane halkımız için bayram ritüeli olarak neler yapıyoruz? Evimizde bayram telaşını yaşatıyor muyuz? Hakikatten hakkaniyetle ihtiyaç sahiplerine yardım ediyor muyuz?
Her şey evet ise neden bu ülkede halen sosyal endişeleri artmış milyonlar var? Biz güven veren motive eden topluluk olmayı nerede unuttuk?
Bu yıl 12 milyon yerli turist yer değiştiriyor. Bunların 6 milyonu Güneye gidiyor. İmkânı olan birçok kişi daha önceden gitti bile. Dini değerlerimiz ve vecibelerimiz için bazı nakıs hadiseleri konuşurken kendimiz için de gerçekleri konuşmalıyız.
Ben çevremde hiç herkesi iftara çağıran bir davet, köyde iftar var çağrısı duymadım. Ama iftarlar yapıldı. Her sosyo kültürel dernek, grup, oluşum kendi içinde bunu gerçekleştirdi. Fakirler aç kaldı. Bizler iftarları sosyalleşmek yardımlarda bulunmak yeni insanlarla tanışmak yoldan geçenlere Allah rızası için yemek vermekten çıkardık bilakis çıkar elde etmek, yükselmek, gösteriş yapmak için kullanmaya başladık. Şile’de de durum bu sene böyle oldu maalesef. Gelin isterseniz Şilelilerin gelenek ve adetlerini biraz inceleyip gelecek zamanlar için feyz alalım.
Şile İlçesine bağlı köylerde Folklor Araştırmaları adlı Elif ŞENDUR hanımefendinin 2019 yılı yüksek lisans tezini okudum ve bazı alıntıları burada kullanacağım.
Ramazan ayı içinde belirlenmiş bir gün içerisinde, köy halkının katılımıyla ve civar köyler de davet edilerek iftar organizasyonları yapılmaktadır. Geleneksel olarak iftar düzenleyen köyler arasında Üvezli, Kervansaray ve Bıçkıdere köyleri bulunmaktadır.
Ünlüler, şarkıcılar ve sunucular da geleneksel toplu iftarlara davet edilmektedir. İftar için yapılacak yemekler için aşçı tutulmaktadır. Düzenlenen bu iftarlar köyün adıyla açılmış olan sosyal medya hesabından ilan edilmekte, bu şekilde daha çok kişiye ulaşılmaktadır. Bazı köyler bu iftarlar için İstanbul, Ümraniye’den araç kaldırmakta, bu şekilde katılımcıların sayısını artırmaktadırlar.
Arife Günü; Dinî bayramlardan önceki gün olan arife gününde bayram için hazırlıklar yapılır. Bayram günü için yemekler hazırlanır. Yörede arife günü çeşitli hazırlıklar ve ziyaretler yapılmaktadır. Dere köyleri ve Manav köylerinin arife günü hazırlıkları hakkında şunları aktarmaktadır: “Bizlerde
evde hazırlıklar olur ama Manavlarda köylerde hazırlıklar olur.” 93 muhacirlerinin köylerinde ev bazında hazırlıklar yapılırken Manav köylerinde köy Halkının toplanarak çeşitli hazırlıkları birlikte yaptığını dile getirmektedir.
Mezar ziyaretinin yanı sıra evlerde pişi ve börek yapılmaktadır. Bunun nedenini kaynak kişi “Ölülere koksun diye.” şeklinde açıklamaktadır.
Konu hakkında bilgisine başvurduğumuz bir kaynak kişi eskiden sadece bayramlarda, arife gününde çocuklara yeni kıyafet ve ayakkabı alındığından bahsetmektedir. Günümüzde ise bu âdetin kalmadığından, artık her gün çocuklara kıyafet ve ayakkabı alındığından bahsetmektedir.
Kutlanan iki bayramda da bayramlaşma adabı aynıdır. Sadece yapılan bayram yemekleri arasında farklılık mevcuttur. Çoğu bayram eğlencesi terk edilmiştir. Camiden çıkan köy halkı önüne sofra kurularak birlikte kahvaltı yapılır, yemek yenilir. Sofrada kahvaltılıklardan ziyade yemekler bulunmaktadır. Bayram yemekleri hakkında Kısaca değinecek olursak yörede bayram yemeği olarak yapılan yemekler: tas kebabı, dolma, öre, hoşaf, pilav, sütlaç, pişi, lahana dolması, börek, pide, baklavadır.
“Eskiden bayramlar çok güzel olurdu. Bütün gün gelen giden olurdu, herkes birbirini ziyaret ederdi. Eskiden her şey daha güzeldi. Şimdi en yakının bile gelip de bayramlaşmıyor. Şimdi kimse bayramları bilmiyor. Değil ki Hıdırellez’i bilecekler.” Diğer bir kaynak kişi ise şunları aktarmaktadır: “Artık eski bayramlar yok, kimse kimseye ziyarete gelmiyor.” Diyor Şileliler.
Yöredeki tüm köyler genellikle bayram namazından çıktıktan sonra köy içerisinde belirlenen mekanlarda toplu şekilde bayramlaşmaktaydı. Bayram namazından çıktıktan sonra cami içerisinde, cami önünde, kahvehanede veya köy meydanında bayramlaşmaktadır. Bazı köylerde bayramlaşma sonunda evlerden tepsilerle getirilen bayram yemekleri toplu şekilde yenmektedir. Bazı köylerde ise camiden çıkıp bayram tebriki yapıldıktan sonra toplu şekilde ve hoca eşliğinde mezarlık ziyareti yapılmaktadır.
Geçmişte Oruçoğlu, Ahmetli Köylerinde gerçekleşen Bayramlaşmalar da Namazdan çıkan halk en yaşlısından en küçüğüne doğru sıraya dizilir. Bu sıralanma kaynak kişilerce halka, çember veya zincir olarak tarif edilmektedir. Köyün en yaşlısı yanında hocayla başta durur ve yaş sırasına kadar bu sıralanma en küçüğüne kadar devam eder. Büyüklerin elleri öpüldükten sonra hoca dua yapar. Mezarlık ziyaretinden önce veya sonra evlerden köy kahvehanesine, cami önüne veya köy meydanına getirilen tepsiler yerleştirilir ve toplu şekilde bayram yemeği yenir. “Bu çember içinde dargınlar bile bayramlaşır.
Darlık köyünde yemek yeme yerine kahvaltı yaptıklarını ve kadınların da katıldığı bir bayramlaşma töreni düzenlediklerini aktarmaktadır.
İstanbul, Üsküdar ve Ümraniye’de yaşayan Şileliler bayram vakitlerinde mutlaka köylerine gittiklerini söylemektedir. Bir kaynak kişi şunları aktarmaktadır: “Biz İstanbul’da herhangi bir camide nasıl bayram namazı kılınır bilmeyiz. Bayram oldu mu herkes kendi köyüne gider, kimse buralarda kalmaz. Bayramlarda köy çok kalabalıklaşır.
Manav köylerinde genellikle uygulanan bir bayramlaşma âdeti ise her bir bayram gününün bir köye ait olması ve o köylerin kendi aralarında üç gün boyunca sırayla bayramlaşmasıdır. Bazı köyler günde iki köyü ziyaret ederek üç günde altı köyle de bayramlaşabilir.
Erenler, Korucu ve Satmazlı köylerinin birbiriyle bayramlaşma geleneği vardır. Yakın köylerle yapılan bayramlaşma hakkında; Doğancılı, Sahilköy., Alacalı, Kurna ve Sofular köyleri de birbirleriyle bayramlaşırlardı.
Bayramlarının ortak özelliklerinden biri de toplu eğlencelere vesile olmalarıdır. Kasaba ve şehirlerde, özellikle çocuklar ve gençler, bayram yerlerinde buluşup eğlenirler. Bayram yeri aynı zamanda küçük bir panayır görüntüsü kazanırmış. “Eskiden bayramlarda sergi yapardık, kağıtlardan külah yapar içine şeker doldururduk, büyük ağaçlara salıncak kurardık.” salıncak başında mâni ve türküler söyleyerek vakit geçirdiklerini aktarmaktadır. Bayram akşamları genç kızların kuyu başına oturarak türküler söylediğini ifade edilmektedir. Bayram yerlerinde salıncağın yanı sıra oynanan çeşitli oyunlar vardır. Gençler kendi aralarında takımlara ayrılarak bu oyunları oynamaktadır. Bu oyunlar: yedi kiremit, yakar top, yakalamaca, körebe, yüzük. Vb.
Bayramlarda eski tarihlerde “at yarışı” ve “güreş” de yapılmaktaydı. Günümüzde bayramlarda “köyler arası futbol turnuvaları” yapıldığını ifade etmektedir. Yaşlılar eski bayram eğlencelerinin terk edilmesinden ve şimdiki genç neslin bunları tadamamasından yakınmaktadır
Şile Folklor Araştırmaları adlı bu tezi için Elif ŞENDUR hanımefendiyi kutlamak isterim. Şile Belediyemize de tavsiyem bu 500 sayfalık tezi editleyerek hatta fotoğraf ve haritalarla birlikte Şile Kültür hayatına kalıcı bir eser kazandırmalarını önemle tavsiye ederim.
Bayram Eğlenceleri, Bayram Çadırları, Bayramlaşma Törenleri, Bayram Yemekleri Şehir merkezinde yapılamaz mı? Gençleri bu festivallerle buluşturup 2.veya 3.gün onların ufkunu açacak türde meslekler, iş sahipleri, vizyonlar ile karşılaştıramaz mıyız?
Köyde kızlarımız kuyu başında şarkı söyleyip tanışırlarmış genç erkeklerle eskiden geçmişin haberleşme sistemiymiş belki de. Peki şimdi Gençlerimiz, tüm bu sosyal bağlantıları 2 boyutlu küçük bir telefonun cam ekranından hiçbir koruma içgüdüsü ve imkânı olmadan iyiyi kötüyü ayırt etmeden, yaşamadan, hissetmeden, düşmeden, kalkmadan, tavsiye almadan yalan ve boş bir moda, Pazarlama ve reklam alemine atar gibi bırakmak mı iyidir?
Z kuşağı ile ilgili çalışan eğitimcilerim ile konuştuğumda hiçbir otoriteye saygı duymamalarını ve tahammüllerinin olmadığını belirtiyor. Peki bu telefonlarla yalnız bıraktığımız, değerlerimizi anlatmadığımız gençlerimizi suçlayabilir miyiz? Bayramlar bu problemlerin çözülebilecek en uygun ortamlarıdır. Gelin çocuklarımız, geleceklerimizi daha iyi yaşamalarını sağlayacak öğretilerde bulunalım. Onları yanlış ve yalan bir dünyadan belki biraz gelenekçi ama daha saygı ve sevgi dolu insancıl dünyayı tanımalarına imkân sağlayalım.
Bayramlaşmak için herkese kapımız açık. Herkesi tanışmak için, arkadaşlarımızla kucaklaşmak için Kumbaba’da ki evimize bekleriz. Yeter ki isteyin. Biz çok Mutlu Oluruz.
Hepinize Mutlu ve Sağlıklı Sevgi Dolu Bayramlar Diliyorum Aziz Şileliler ve Genç Kardeşlerim.
Bayramımız Kutlu Olsun. Cihan FULSER
EMCC Accredited Coach & Mentor▪️Yönetici▪️
Danışman(İş Geliştirme, Marka, Satış ve Pazarlama)▪️
Kariyer, Yönetici, Yaşam Koçu
{Gisar YUHAKO}