Afet Tatbikatı ile Geçen cumartesi Bilinçlendirmeye Yönelik Senaryo üzerinde çok şey yazıldı çizildi. O gün ve saat geldiğinde Telefonunu kapatanlar, Bunun bir başka anlamı olduğundan dem vuranlar, hatta videolar çekip sosyal medyada yayınlayarak dalga geçen ünlülerle doldu.
Bir ülkenin makus talihsizliği eğitim ve bilgiye olan yetersiz açlık olduğu hususu tekrar gerçek oldu. Öncelikle Çök, Kapan, Tutun ile ilgili ipe sapa gelmez onlarca ahlaksızca atıflar yapıldı. Bu dezenformasyonla insanların bilgiye ulaşma ve gerçeklerle karşılaşma hususundaki istekleri ve temiz bilgi kirletilmeye çalışıldı. Bunun arkasında büyük bir ekip ve emeğin olduğu hususu da yok sayıldı.
Bu insanlar ister ünlü ister influencer, ister siyasetçi olsunlar neticede şarlatanlıklarıyla insanların kaderini ve bilinçlendirilmesine engel olmaya çalıştılar. Gelin Hep birlikte biraz gerçeklerden ve Afet Durumu ile karşılaştığımızda neler olabileceğinden bahsedelim. Bunu gören herkes aslında yukarıda bir tek ismini yazmadığımız manipüle eden insanlara çok kızacaktır. Hatta acilen kendi ve çevresinin iyiliği için hiçbir zaman geç kalmayacak Afet Bilinci Eğitimi için çalışmalara başlayacağına eminim.
Dünya Nüfusu 15 Kasım 2022 itibariyle 8 milyar oldu. 200 yıl önce dünya nüfusu 1 milyar kişiden azdı. Öğrenim gördüğüm sıralarda nüfusun 6 milyar insan olduğu söyleniyordu. Dile kolay 40 yıl içinde 3 milyar insan. Her yıl nüfus %1’in üzerinde büyüyor. Doğum ile ölüm arasındaki fark yarı yarıya’dan fazla.
Yazılarımızda zaten kuraklık, iklim değişikliği, su ve karbon ayak izinden defalarca bahsetmiştik. Ancak genel anlamda tüm bu kirlenmenin ve negatif değişikliğin sebeplerinden belki en önemlisinin Dünya Nüfus Artış Hızı olduğunu ifade etmemiştik.
Bugün Dünya Nüfusunun artmasından dolayı kaynaklara ulaşmak için yaşanan yurt içi ve uluslararası göçün başka bir sonucunu konuşmak istiyorum. AFETİ.
Kaynaklara ulaşmak ve “daha iyi yaşamayı” tırnak içinde vermek istiyorum İnsanların yarattığı bir olguyu anlatacağım. 1970’lerde başlayan 1980’lerde furya haline gelen plansız şehirleşme ve büyüme ülkemizin en büyük öngörülmeyen kanayan yaralarından biridir. Kültür Şokları, Eğitim zafiyetleri, suç ve şiddetin aynı oranda artması ile birlikte Toplum Mühendisliğinin ve Kapitalist Dezenformasyonun en acı örnekleri için fasikül fasikül ansiklopediler bile derdimizi anlatmaya yetmeyecektir.
Gecekondulaşmanın her şehir kenarında arttığı bir düzlemde, bir miktar parası olan bir daire alan insanlar kendilerini daha şehirli hissederken aidiyetlerinin arttırdıklarını düşünüyorlardı. Gecekonduda kalan ve banliyölerde pek de insani olmayan standartlarda yaşayan halk küçümseniyordu.
1999 Depremi bize birçok algımızın da hatalı olduğu gerçeğini gösterdi. Çünkü Kentsel Yapılaşma ve Deprem Standartlarına uygun olmayan çarpık büyüyen yerlerde oturan insanlar Ülkenin o zamanlar da ki tabiriyle “Orta Direk” Tabakasıydı. Bina İnşaat Nizamnamesine uymayan, Kaçak Kat çıkan, Büyüyen Mahalle İhtiyacı için Alt katları Dükkân haline getiren, İhtiyaçlara cevap vermeyen minik alanlardaki Kolonları keserek işyerlerinin büyümesine ses çıkarmayan bu Orta direkten rant zenginleri türemeye başladı. Bu yapılaşmayı gördüğü halde sesini çıkarmayan, Standartlara uygun olmayan gayrimenkullere göz yuman da O zamanın belediyeleriydi.
Yani Kapitalizm ve Rant Ülkemizi çepeçevre sarmış, yapmayanın ayıplandığı bir dünya düzenine oturuvermiştik. Devletin de peyder pey çıkardığı aflar ve imar barışları sayesinde yapanın bir şekilde aklandığı ve haklı olduğunu düşündüğü bir rantiyenin son halkası da eklenmiş oldu.
Tüm bu Kaotik Yapıya Rağmen halen alt kültür diye horlanan, filmlere, kitaplara konu olan ve dalga geçilen ikinci sınıf insan suretleri olarak görülen Gecekondu hayatı yaşayanların çilesi artarak devam etti.
Ta ki 1999 Depremine kadar bu algı ile yaşadı toplumumuz. Çünkü Rant böyle istiyordu. Para kazanma hırsı Ülkenin Toplum, Ahlak, Birliktelik Algısını değiştirerek Bireyselliği ön plana çıkarıyordu. Atatürk’ün belirttiği Muasır Medeniyet mantalitesini, Kendini Kurtarmak sonra çevresine faydalı olmak olarak yanlış anladığımız için ülkümüzden git gide uzaklaşıyorduk. Elbette bunun böyle olması özellikle Moda ikona yaratıcılarının da destekleriyle batı tarafından yeni bir Pazar ve ucuz işgücü anlamında hoş karşılanıyordu.
Ancak yazımızın Deprem Afeti Noktasına doğru sosyolojik yapıdan yavaş yavaş öze gelmeye çalışacağım müsaadenizle. Bir zamanlar Sahil kesimindeki Ege’ de yaşayan insanların söylediği “damatlar zengin oldu” Hikayesinden de bahsetmek istiyorum. Zamanında tarım için elverişli olmayan tarlaları ‘adil olmak’ adına bölüşürken, kız çocuklarına veren ebeveynler, dağdaki ovadaki tarları erkek çocuklarına vererek işlesinler diye miras bırakmıştı. Zaman öyle bir ilerledi ki, Dağda, Ovada çizmeyi çıkaramayan geçinemeyen erkek evlat ve çocukları Sahil kesiminde rant ve gayrimenkul zengini Kız kardeşleri ve damatlar, kayınçolar tarafından işe alındı.
Diyebilirsiniz ki bunun afetle ne ilgisi var. Zamanında gecekonduda kalıp şehirleşemeyen halk depremde en az zararla atlatırken maalesef uygunsuz evlerde yaşayan Orta direk halk ise bunun korkusuyla yaşadı ve yaşamaya devam ettiğini belirtmek için söyledim.
İnsanları Deprem değil, binalar öldürür teziyle hareket edersek. 2010 yılında Haiti depreminde 100.000’den fazla insanın öldüğünü belirtmem lazım. Halen sayının 300.000 civarında sayılamayan ve kayıplarla olduğundan bahsedilmektedir. Bizler, Erzurum, Erzincan, Düzce, Varto, Antakya, Gölcük diye tarihten bu yana çok büyük depremler yaşamış bir coğrafyada yaşıyoruz.
Peki bu bilinçlenmemize yetti mi. Afetlere ve Depremlere göre hayatımızı bilinçle yaşamanın yollarına sevk ediyor muyuz? Hayır maalesef. Çünkü kapitalizmin en büyük Eco Hummo insan üstü segmentasyon düşüncesi “Alabildiğin kadar al” mantalitesinden ödün vermemektir.
1999 Depreminde resmi sayı olarak 17.000 kişiden fazla insanı yitirmiş bir halk olarak gelin olası bir İstanbul Depremine göz atalım.
Senaryolar AFAD’dan alınmış gerçeklik derecesi en optimum şekilde ifade edilmektedir. Depremde 50.000 Binanın büyük deprem senaryosuna göre çökebileceği hesaplanmaktadır. 300.000 bina ise orta ve ağır hasarlı olacağı düşünülmektedir. Yani 350.000 bina kullanılamaz durumda olacaktır.
Gelelim Senaryonun büyüklüğüne. Her binanın 4 kat olduğunu ve 2 daireden oluştuğunu varsayarsak. Bir binada 8 daire olarak hesaplarsak. Her dairede 3 kişi olduğunu düşünürsek senaryonun büyüklüğü ortaya çıkacaktır.
Bu durumda Etkilenecek kişi sayısının 8-10 milyon kişi olduğu hesaplanmaktadır. Bu ölçek İstanbul ve çevre illeri kapsamaktadır. Ağır Hasarlı Binalardan Etkilenecek kişi sayısı 1,5 milyon kişi kadardır.
Peki biz bu senaryoya hazırlıklı mıyız? Bu 350.000 binanın dönüşümünü bugünden başlayarak yapamaz mıyız? Kentsel dönüşüm mantalitesinde halkımız olarak ne kadar bilinçliyiz? Kaç kişi İlkyardım eğitimi bilmektedir? Kaç kişi Gönüllü olarak Afet ile ilgili bir kurum ve kuruluşa üyedir yahut
eğitim Almıştır? Bakın bunu söyleyebiliyoruz. Toplasanız 100.000 kişi ülke genelinde. Yani nüfusun %0,1 ila %0,2’sine tekabül etmektedir.
Bankalarda ki paraların, en maharetli arabaların, teknolojik ürünlerin, elbiselerin, menkul yatırımların çaresiz kaldığı an bu andır. Eğer bilinçli iseniz depremde nerede duracağınızı ve akabinde çevrenizde ve mahallenizde ne yapacağınızı bilebilirsiniz. Deprem Toplanma Alanlarını, Afet Mahalle Konteynerlerinin yerlerini biliyor muyuz? Böyle bir olası durumda yerleşim yerimizde neler olabileceğini ve neler yapabileceğimizi, hangi görev ve sorumluluklara sahip olacağımızı biliyor muyuz? Peki çevremizde bir yaralının bize ihtiyaç duyduğu anda müdahale edebilecek ilk yardım bilgisine haiz miyiz? Peki “Bana Ne! Adam Sendecilik” yaparak bu yazıyı okumaktan imtina eden sevgili dostum peki sen yaralıysan ve aynı durumda davranan insanlar tarafından çepeçevre sarılıysan?
Özellikle Afetlerde kurtarılan insanlarda yanlış kurtarma metotları, taşıma ve tıbbi olmayan gayri sıhhi ilk yardım yöntemleriyle insanların öldüğünü, Ampute olduğunu, felç olduğunu biliyor muyuz?
Ben sorularımı buraya bırakayım. Bunları yetkili insanlar zaten yanıtlayabilir. İsteyen çevresine hatta bana ulaşarak sorabilir çekinmeden, üşenmeden, sıkılmadan, yüzümüzü buruşturmadan her daim anlatır, konuşur ve eğitim ile ilgili yönlendirmelerle aydınlatabilirim. Hiç dert değil. Yeter ki bu insanların doğruya ulaşmak ile ilgili arzusu olsun. Bu ateş düştü mü hepimizi yakacağını bilsin.
Afet Toplumun ilk önce bir kısmını sonrasında tamamını etkileyen doğa, insan ve teknoloji kaynaklı bir olgudur. Kimyasal, Biyolojik, Radyoaktif, Pandemik, Savaş, Deprem, Sel, Çığ, Yangın, Orman Yangını gibi birçok şekilde karşımıza çıkabilir.
Benim bir ülkenin makus talihsizliğini yenmesine yetecek yegâne bir gücüm olmayabilir, ancak okurlarım var bilinçlendirerek doğruluk, hak, adalet, huzur, mutluluk, sağlık ve iyilik için teşvik etme imkânım var.
O nedenle Gelin İçişleri Bakanlığına bağlı Ülkemizdeki tüm afet ve kurtarma konusundaki kuruluşların üstünde AFAD diye bir kurumumuz var. Onunla iletişime geçin ve Hafif Kentsel Arama Kurtarma Eğitimi alın. Yahut Sağlık Bakanlığının 2 günlük eğitimlerine katılarak İlk Yardım Eğitimi de alabilirsiniz.
Hafif Kentsel Arama Kurtarma Ekipleri, Teknik bir ekipman olmadan, bir çeşit bulundukları bölgenin mahalle hareketidir. Hafif arama ve Kurtarmaya girer. Genelde 18-25 kişi olurlar. İçlerinde bir lider tüm iletişimi yönlendirir. Bu ekibin içerisinde, Ekip Lideri, Haberci, Güvenlikçi, Bilgi Toplayıcı ve Arama Kurtarma Hafif Unsurlarını icra edecek bir teşkilat yapısında hareket ederler.
Suda, Doğada, Kentte bulunabilirler. Söylediğimiz gibi bu gruplar Hafif Kentsel Arama Kurtarma ekibidir. Aslında tüm vatandaşların alması gereken bir eğitimdir. Orta derecede Arama Kurtarma ile Ağır Arama Kurtarma ekipleri daha profesyonel ve teknik ekipmanları olan takımlardan oluşur.
Orta Seviye Arama Kurtarma eğitimini almış ekipler 57 kişilik gruplar halindedirler. Köpekleri vardır.
Ağır Seviye Arama Kurtarma eğitimini almış ekipler sayıca 100 kişilik gruplar halindedir. Vinç Kaldırma, Beton Kesme gibi işleri de yapabilecek ekipmana ve yeterliliğe sahiplerdir.
Bir Afet vuku bulduğunda sırayla ilk yapılacak husus:
· Gönüllünün Kendi Güvenliğini Sağlaması
· Afetzedenin Güvenliğinin Sağlanması
· Çevre Güvenliğinin Sağlanmasıdır.
Unutulmamalıdır ki, Çok sayıda İnsan ve Hayvanı, En Kısa Zamanda ve En Faydalı İşi Yapmak Hedefiyle Öncelik sırasına Koymak durumundadır Afet Ekipleri.
Afet Ekiplerinin Ülkemizdeki Çatı oluşumu AFAD’dır. Uluslararası Yeterliliği en üst düzeydeki tecrübesi ve bilgisiyle ışıl ışıl parlamaktadır. Kurumların kendi içinde de eğittiği Afet ekipleri vardır. Bunun dışında yine özel STK’lar vasıtasıyla oluşturulmuş ekipler mevcuttur. Hepsinin Dünya Standartlarında Ayrı bir kodu ve yapabileceklerinin düzenleyici sınırları vardır. Bunlar:
· AFAD
· Jandarma Arama Kurtarma
· Polis Arama Kurtarma
· Belediye Arama Kurtarma Ekipleri
· AKUT
· İHH
· ANDA sayılabilir.
Afet Olduğunda bu ekipler önce Karargahlarında Operasyonu Planlarlar. Sonra Saha da durum değerlendirmesi yaparlar. En son olarak Operasyon sonucunda hata ve eksik değerlendirmesi yaparak kendi organizasyonlarını ve yaklaşımlarını değiştirirler.
Hatta Afetin olmasından hemen sonra devreye girmesi gereken bir konu da Psikolojik Destek Faktörüdür.
Hem Potansiyel Afet Ekiplerine hem Afetzedelere hem de Afetzede Yakınlarına devletin Psikolojik Destek Hizmeti bulunmaktadır.
Bir Afet Sırasında Özellikle Mahalle Ekiplerinin Dış Kaynaklar Konusunda Çevresel Bilgi sahibi olması önemlidir. Marangoz, Elektrikçi, Benzin İstasyonu vb. konular hakkında kişi ve kaynaklara olabildiğince hızlı bir şekilde iletişim halinde bulunması şarttır.
Operasyonel Anlamda AFET Çeşitleri 5 gruba Ayrılır.
S1 Yerel Bazda Afet
S2 il ve İlçeler gibi Mücavir Alan Bölgelerindeki Afet
S3 Bölge Genelindeki Afet
S4 Ulusal Bazda Büyüklükteki Afet
S5 Uluslararası Büyüklükteki Afet
Anlamlarına Gelmektedir. Olası İstanbul Depremi sebep ve sonuçları bakımından Ekonomik ve Nüfus Yoğunluğu da hesaba katıldığında Uluslararası S5 Tipi Büyüklükteki Afete girecektir.
Afet Zamanı Olası Karışıklıkları, Acılıların Taşkınlıkları, Yaralıların Sağlığı, Ekiplerin Huzurlu ve Güvenli çalışması, Zamanın darlığı, Art Niyetli İnsanların Varlığı (Hırsızlık, Suç Unsurları vb), Bilerek Senaryolara karşı hazırlıklı olunmak zorundadır. Bir kısım Çevre kontrolü yaparken, Bir Kısım Temiz Bilgi Toplamaya çalışacak, İlk Yardım Eğitimliler Trijaj yaparken aynı zamanda yaralı alanlarını oluşturacak, Halkı daha güvenli bölgeye toplanma noktalarına taşınırken tüm bu hususlarda infiale yol açmadan süreci yönetmek hakikatten eğitimsiz mümkün gözükmemektedir.
Sonuç olarak Afet Hayatımızın Gerçeği ve bununla yaşamak ve kabullenmek zorundayız. Afet Riskinin olduğu noktaları ve hayatımızda yer edebileceği ile ilgili ilk önce kabul etmemiz gereken bir yaklaşımı
öngörmemiz gerekir. Sonra Afet Eğitimlerini alarak bu olası istemediğimiz kötü senaryoların oluşabileceği durumlara yönelik hazırlıklı bir yaklaşımla bilinçlenmemiz tüm vatandaşlarımız için şarttır. Ayrıca Sağlık Bakanlığının düzenlediği 2 günlük İlk Yardım Eğitimini alırsak, kalp masajı dahil, Triyaj ve birçok konuda Afet durumunda Halk Sağlığı açısından yetkililere destek verebiliriz.
Tüm bu yazdıklarımız aslında İnsani bir yaşamın ve hayat kurtarmanın canlı olarak, Hayvan ve İnsan fark etmeden gönüllü ve farkındalığın gerekliliğidir.
Bu tip eğitimlere katılmayan insanların 4’e ayrıldığı da belirtmek istiyorum.
· Çekingen ve Naif bir kişiliği olan Hassas İnsanlar,
· Engelli, Çocuk, Bakıma Muhtaç, Yaşlı ve İhtiyaç Sahibi İnsanlar
· Sadece kendini düşünüp Çevresine faydalı olmak istemeyen Art Niyetli İnsanlar,
· Dünya nimetlerinin yani para, güç, şöhret vb. konularda varlık peşinde koşarken Aorasını Aydınlatamamış Cahil İnsanlar.
Bu Gruptan Naif İnsanların Telkin ile çoğunun Afet Konusunda Yaklaşımlarını değiştirdikleri ve Desteklediklerini gördüğümü Söylemem Lazım. Zaten İkinci Gruptaki insanları korumaya yönelik çalışıldığı için hedef kümesi dışındakilerdir. Onlar bizim göz bebeklerimizdir.
Üçüncü ve Dördüncü Gruptaki insanlar ise ulaşılması zor, ego ve bilinçlendirmeye çalışıldığında kaba davranan Narsist kişilikleriyle yazımızın başında olduğu gibi bahane üretip bu konuda bize en zorluk çıkaranlardır.
Peki Siz Gönüllü Eğitimlere Katılmış 100.000 kişiden biri veya ailesinden misiniz? Yukarıdaki Listeden ilk ikisine mi dahilsiniz? Yahut kendinizi sorguladığınızda Siz Hangisine Dahilsiniz? Yol Yakınken bizimle İyilik ve Can Kurtarmak için Bir Arada Olmak İstemez Misiniz? Sizi Bekliyoruz. Lütfen Bize Ulaşınız…
Saygılarımla,
Cihan FULSER
· (Koçların Mekânı) YouTube Channel Partner ▪️ Podcaster ▪️ Video & Content Creator,
· (Bugün, Hemen, Şimdi!) Radio Producer ▪️ Editor ▪️ Speaker
· Columnist ▪️ Journalist ▪️ Blog Writer ▪️ Volunteer {Gisar YUHAKO}
· EMCC Accredited Coach/Mentor (Career, Manage, Team, Sales, Student, Life Coach and Mentor)
· Coach ▪️ Mentor ▪️ Instructor ▪️ Leadership ▪️ Consultant (Business Development, Brand, Management, Personal Development, Sales, Marketin