Şımarıklık göreceli bir kavram olsa da genel kabul gören karşılığı bellidir.
Şımarıklar, dün doğru dediklerine bugün yanlış, dün yanlış dediklerine bugün doğru diyen, herkese tepeden bakan kendilerini bilmeyen, görgüsüz ve basit insanlardır…
Şımarıklık yalnızca bir huy değil, tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır da. Kendini bir şey zanneden şımarıklar, insanlarla ve toplumla olan ilişkilerini zedeledikleri gibi insan ilişkilerinde de ciddi bozukluklara yol açarlar. Bazen de başkalarını hareketleriyle ve davranışlarıyla ezmeye çalışırlar.
Şımarıklar, kaba davranışlıdır, kötü ve incitici söz söylerler, ilgi çekmeye çalışırlar, istekleri olmadığında da küserler. Sahip olduklarıyla yetinmezler ve elindekilerle asla tatmin olmazlar. Başkalarının sahip oldukları her şeye sahip olmak isterler. Utanma duygusu, ayıp nedir bilmezler. “Ben her şeyi yapabilirim, her şeyi başarabilirim” haksız özgüveniyle, her söze ben diye başlar, benlik içinde yaşarlar.
Şımarıklar, kendileri hakkında çok yüksek düşüncelere sahiplerdir. Bilgi ve görgü konusunda kimseyi yanlarına yaklaştırmadan beğenmişlik duygularıyla yaşarlar. Kendilerini, hiçbir eksiklikleri, kusurları olmayan, her konuda yeterli olgunluğa erişmiş olarak görürler. Nerede nasıl davranacaklarını bilmeyen, sosyal kültür sahibi olmayan bu insanlar, kılı kırk yararlar ve mutlaka kendilerini mutsuz edecek bir şeyler bulurlar.
Şımarıklar, bulundukları ortamda tüm dikkatleri üzerlerine çekmek isterler, herkesten ilgi beklerler. Kendileriyle barışık olmadıkları gibi hiçbir şeyi beğenmezler. Bu insanların ağızları, ellerinden çok iş yapar, toplumda hiç kimseyi önemli saymazlar. Yapıcı ve yol gösterici fikir verenleri dinlemezler. Kendilerini daha akıllı, daha eğitimli ve diğer özelliklerini başkalarından daha üstün gördükleri için sevilmiş ve beğenilmiş olma isteğiyle yaşarlar.
Şımarıklar, kural tanımazlar. İnsanlara en başta saygısız davranırlar, kendilerini yüceltmek için onların kusurlarını ortaya koyarlar, onları küçük düşürecek alaycı tavır ve davranışlarda bulunurlar, işlerine nasıl geliyorsa öyle yaşarlar. “Yapabileceklerini”, “yapmaları gerekenleri” ve “yapmamaları gerekenleri” bilmezler.
Şımarıklar, gezmeyi ve gösterişli yaşamayı severler. Kendilerinin herkesten daha yeterli olgunluğa erişmiş olarak görürler. Bunun için de her şeyi beğenmezler, beğenseler de beğendiklerini belli etmeden yaşarlar.
Şımarıklar, sıkıya ve sıkıntıya gelmezler. Düşünmeden, olur-olmaz, doğru-yanlış her şeye itiraz, ederler. Dik başlı ve seçicidirler. İnce bir ruha sahip değillerdir. Genellikle utanç verici işleri utanmadan, sıkılmadan ahlaksızca yaparlar.
Şımarıklar, hiçbir sınır koymadan dediğim dedik derler dediklerine uyulmasını isterler. Kendilerine karşı çıkılmasını hoş görmezler ve "hayır" denilmesinden hoşlanmazlar. Başkalarından ne alabilirim derler ne verebilirim demezler. Onların kitabında “Paylaşma” olgusuna yer yoktur. Sınırsız, kuralsız ve şuursuz bir hayat yaşarlar.
Şımarıklar, samimiyetten uzaktırlar. Benlik duyguları şişirilmiş olup yanlışlarını ve doğrularını fark etmezler. Sadece kendileri mutlu olmak için yaşarlar. Kendilerinden başka doğrunun olmadığını düşünürler, başkalarına saygıları olmayan bu insanlar, yeri ve zamanı geldiğinde özveride bulunmazlar.
Şımarıklar, başarmak kadar başaramamanın da hayatın bir gerçeği olduğunu bilmezler. Kendilerini vazgeçilmez sanan bu insanlar her şeyin en iyisine kendilerinin layık olduğu egosuyla hep istenilen, aranılan, danışılan olmayı isterler lakin bunu kalıcı olarak başaramazlar.
T.C. Bilal Gürer