Türk milletinin bağımsızlığı için kanlı çarpışmalar sürerken Maarif Vekâleti bir milli marş yarışması başlattı. Memleketin ve milletin genel durumunu yansıtacak olan bu marş için 500 lira ödül koyuldu. Yarışmaya 724 şiir katıldı. Devrin maarif vekili Hamdullah Suphi Bey'e göre böyle bir şiiri ancak Mehmet Akif Ersoy yazabilirdi. Oysa Mehmet Akif kazanana para verileceği için yarışmaya girmiyordu. Hamdullah Suphi Bey 5 Şubat 1921 günü Mehmet Akif'e şu mektubu yolladı;
Pek Aziz ve Muhterem Efendim, İstiklâl Marşı için açılan yarışmaya katılmayışlarındaki sebebin ortadan kaldırılması için pek çok tedbirler vardır. Usta kişiliğinizin istenilen şiiri meydana getirmesi, amacın gerçekleşmesi için son çare olarak kalmıştır. Asil endişenizin gerektirdiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu etkili telkin ve heyecan kaynağı aracından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve sevgilerimi arz ve tekrar eylerim.
Bunun üzerine Mehmet Akif, şiirini yarışma jürisine gönderdi. Meclis'in 26 Şubat 1921 günkü oturumunda Maarif Vekâleti encümeni gönderilen şiirlerin 7 tanesini yarışmaya değer gördü. Meclis'in 1921 tarihli oturumunda açıklanan görüşlerin ardından Mehmet Akif Ersoy'un şiiri seçildi. Daha sonra İstiklal Marşı ayakta okundu.
İşte İstiklal Marşımızın 100.yıl dönümü kutlu olsun
Mehmet Akif Ersoy’u rahmet ve minnetle anıyoruz.
İSTİKLAL MARŞI
- Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
- Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
- O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
- O benimdir, o benim milletimindir ancak.
- Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
- Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
- Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
- Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!
- Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
- Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
- Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
- Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
- Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
- Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
- Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
- 'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
- Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
- Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
- Doğacaktır sana va'dettigi günler hakk'ın...
- Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
- Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
- Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
- Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
- Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
- Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
- Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
- Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
- Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
- Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
- Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
- Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
- Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
- O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
- Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
- Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
- O zaman yükselerek arsa değer belki başım.
- Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
- Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
- Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
- Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal