23 NİSAN MİLLİ EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
Atatürk diyor ki:
“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da Milli egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”
Bir milletin geleceğine olan güveni ve umudu, onların çocuklarına olan güveni ve umudu ile eşdeğerdir. Bu nedenle çocuklarına güven vermeyen ve güvenemeyen milletlerin gelecek umutları olamaz.
Türk Milleti bu umudunun ve inancının göstergesi olarak, yarının büyükleri olan çocuklarına Ulusal Egemenliğini ilan ettiği, iradesinin ve özgürlüğünün temsil edildiği TBMM’nin açıldığı günü çocuklarına bayram olarak hediye etmiştir.
Türk milleti birinci Dünya savaşlarından güçsüz, bitkin ve kuvvetsiz, kolları kırık ve ayakları bağlı, itibarsız ve parasız kalmış, borçlanmış ve yoksulluk sıkıntısından beli bükülmüş olarak çıkmıştı. Devlet içeriden ve dışarıdan çökertilmeye çalışılıyordu.
İçimizdeki satılmışlar ve haricimizdeki hainler, kötü ruhlular halka eziyet etmek, üzmek ve zarar vermek için her yola başvuruyorlardı. “Türk’ü Anadolu’dan atmak”, “Türklerin işini bitirmek”, Türkleri dünyanın siyaset sahnesinden çıkarmak için işgalcilere iş birliği yapıyorlardı.
Hiçbir maddi varlığımız elimizde kalmamıştı. Sadece bize ait olan bir canımız kalmıştı. İçimizdeki gafiller, hainler, dışımızdaki düşmanların organize ettikleri içimizdeki eşkıyalar memleketin her tarafında gizli veya açıktan açığa isyan üstüne isyanlar çıkarıyorlar ve devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlardı.
Türk genci ve Türk Milleti ülkelerinin adım adım işgal edilmesine karşı “milli direnişi” başlatmak ve “vatanlarını” savunmak için Anadolu’nun her bölgesinde yaraları sarmak, yeni yıkımları önlemek için Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri kurdu. Çöküşü önlemek için, karşısına çıkan her engeli yok etmesini bilen Millî Mücadele’nin büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk’ü de hareketin başına geçirdi.
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın hareketin başına geçmesinden sonra aç ve açıkta kalan millet kurtuluş Savaşını bütün vatana yayarak, esareti, sefaleti ve cehaleti yenmek için koşuyordu. Anadolu’nun her yerinde kurulan Kuvayı-i Milliye teşkilatlarını teşkilatları ölüme koştuklarını ama ölümün sonunun cennet olacağını biliyorlardı. Sivas kongresinde güçlerini birleştiren milli mücadele teşkilatları, Mustafa Kemal’in güç ve otoritesini artırmak ve milli bir lider olarak ortaya çıkarmak için toplandılar..
Millî Mücadeleyi yürüten Gazi meclis olağanüstü zor şartlara rağmen “milletin hukukunu” sonuna kadar savunmuştur. İşgalcilere ve Sevr projesine karşı bağımsızlığımızı sağlayan ve Millî Mücadele’yi başarıyla sonuçlandıran ve Cumhuriyet’in ilanını bu Gazi meclis yürütmüştür.
Türk’leri Anadolu’dan atmak isteyen düşman işgaline karşı Türk milletinin hakkını ve hukukunu müdafaa etmek, işgal kuvvetlerini “geldikleri gibi göndermek” için başlatılan Millî Mücadele’yi, 23 Nisan 1920 de kurulan Büyük Millet Meclisi yürütmüştür.
Türk töresine göre; “saltanat ne insani ne İslami ne de hukukidir”. Kötü bir alışkanlıktır sadece. İslam tarihini bile kuşatan eski hastalık! İşte Türk milleti, bu hastalıktan 23 Nisan 1920’ de kurtulmuştur.
İstanbul’dan ölümü göze alarak şerefli yaşamayı rahat yaşamaktan üstün görenler Ankara’ya kaçmış, göğsüne Anadolu’nun yüreğini takmıştır. Hacı Bayram-ı Veli’de hutbe okunup, cumalar kılınmış, kurbanlar kesilmiş; sonrada yaratılmışların en şereflisi, o gür sesiyle “Hakimiyet kayıt ve şartsız milletindir!” demiştir.
Düşmanı denize, bu “ortak ruh” dökmüştür. İnsan olan, İslam olan, 23 Nisan’ın kıymetini bilmelidir! Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Millî Mücadele’yi yürüten Gazi Meclisimizin bütün üyeleri ve bağımsız yaşamamız için canlarını veren aziz şehitlerimizi rahmetle anmalıdır.
23 Nisan 1920'de, TBMM’nin açılmasıyla Anadolu’da Türk Devletini kuran atalarımız, bizleri her konuda esaretten efendiliğe, sefaletten zenginliğe, cehaletten bilginliğe kavuşturmuşlardır. Biz Vatanımızı yobazların, cahillerin cenneti değil, çocuklarımızın torunlarımızın, bilgi ve aklın ürettiği ekonomik zenginliklerin cenneti yapmak için sakat kalan, malını sevdiklerini ve canlarını veren atalarını şartlar ne olursa olsun her TÜRK Gazi Meclisi kuranların ruhunu unutmamalıdır.
“Ne Mutlu Türküm “diyene “
T.C. Bilal Gürer